Bugün: 22 Ocak 2025 Çarşamba
Favorilerime Ekle | Künye | Reklam
Ana Sayfa | Yazarlar
Print Al
ABD'de yeni dönem, Bölgemizdeki yansımaları, Bekle



ABD'de yeni dönem, Bölgemizdeki yansımaları, Beklentiler ve Gerçekler

Bölgemizde Filistin Soykırımı Gazze’de tüm hızıyla devam ederken gözlerden kaçan Batı Şeria’da meydana gelen katliamlarla kimse ilgilenmedi. Osmanlı çekildiğinden beri karışıklıkların hiç bitmediği bu küçük toprak parçasında İsrail’in katliamları hiç bu kadar uzun sürmedi. Burada soykırım devam ederken İsrail’in Lübnan’a girdiğini ve Hamas’ın yanında Hizbullah ile de savaşa giriştiğini görmekteyiz. Bütün bu cephelere ek olarak Golan Tepelerini aşıp Suriye’nin sınır köylerini işgal ettiği ve Şam’ın kapılarına dayanmasındaki maksadı ise savaş alanını genişletmektir. Ülkede art arda yapılan seçimlerden sonra güçlükle kurulan bir koalisyon hükümeti ülkeyi idare etmekte zorlanmakta ve halkın bu duruma karşı protestoları ise bütün dünyanın gözünün önünde cereyan etmektedir. ABD’deki seçim sürecini takip eden İsrail’deki bakanlar ayrı ayrı partilere göz kırpmakta ve bu durum hükümet krizini daha da derinleştirmektedir. Trump’ın ikinci kez seçilmesinin ardından demokratlara göz kırpan İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın görevden alınması, Almanya’da hükümetin düşmesi seçim sonucunun yansımalarıdır. Bütün bunlara ilave olarak dış politikasındaki tecrübelerinin dünya çapında örnek alındığı İngiltere’de bile Başbakan’ın gizliden gizliye Kamala Harris için çalışmalar yapması da küreselcilerin çabalarının yetersiz olduğunu göstermektedir.

ABD tarihini incelediğimizde 1828’de kurulan Demokrat Parti’nin neredeyse ABD tarihi kadar köklü bir geçmişe sahip olduğunu görmekteyiz. Cumhuriyetçi Parti’nin ise iç savaşın ayak seslerinin yaklaştığı 1854 yılında demokratlardan ayrılarak kurulduğunu göz önünde bulundurarak bu iç savaş sonrasındaki parti rekabeti ise sanayileşmeyi hızlandıran önemli bir etken olmuştur. Bizdeki yapının tam tersine Demokrat Parti’yi destekleyenlerin bankacı, sanayici ve sanatçı gibi elit kesim olmasının yanında söylemleri ile Müslüman, siyah ve hispanik gibi azınlık gruplardan da ciddi oy aldığı da bilinen bir gerçektir. Ama bu seçimde özellikle kritik eyaletlerin başında yer alan Michigan eyaletinde azınlıkların Trump’a oy vermesinin ise ABD’de de bizdeki gibi seçmen yapılarının değişmesinin bir sonucudur. Demokrat Parti’nin İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki gibi ezici üstünlüğü sağlayamadığı, salıncak eyaletler bir yana sürekli kazandığı eyaletleri bile kaptırmasının ise artık küreselci politikaların ABD halkı için bir değer ifade etmediğini görmekteyiz. Bürokrat başkan yerine tüccar başkan profilinin dünyaya etkilerini hep birlikte göreceğiz.

İsrail ile ilişkilerinde de Trump’ın atayacağı danışmanlarının yaptığı ilk açıklamalardan genel politikanın çok fazla değişmeyeceğini ve bölgemizdeki gerilimin devam edeceği görülmektedir. Devletimizin gönderdiği tebrik mesajlarını önceki dönemlerle kıyasladığımızda daha samimi olması da yeni dönemde farklılıklar olacağının bir göstergesidir. Önceki dönemde ABD yönetimi ile doğru dürüst bir diyaloğumuzun olmaması, Joe Biden’ın genç bir bürokrat olduğu dönemlerde bile bize karşı tutumu, Obama döneminde yaşadıklarımızda ikinci adam olarak devamlı ön planda olması ise son seçim sonucunda yetkililerimizin ilk tepkisinin Trump’ı ehveni şer olarak değerlendirmelerine sebep olmaktadır. Bu ABD ile yağlı ballı olacağımız anlamına gelmeyip kritik konularda önceki yönetimin aksine diyalog kanalarının açık tutulacağı şeklinde anlaşılmalıdır.

Dört yıl önceki seçimlerde pandemi sürecinin bütün hızıyla devam ettiği, devletleri yönetenlerin küreselcilerin planlarını tam olarak idrak edemediği, halkın ise sosyal medya ve benzer kanallarla yönlendirildiği günlerde ABD seçiminin yapıldığı hatırlanmalıdır. Fakat Biden yönetiminin iklim politikaları sebebiyle inekleri kesme şovları, çocukları LGBT politikalarına özendirme, Covid dönemine benzer politikalar üretme çabalarının artık ABD halkının gözünde bir değerinin olmadığı Trump’ın ezici zaferinden açıkça anlaşılmaktadır.

Demokrat partinin eski zaferlerine bir göz atacak olursa; Obama’nın ilk zaferinde yeni patlayan 2008 küresel ekonomik krizi, ikinci seçiminde ise kişisel becerisinin yanında Usame Bin Ladin’in öldürülmesinin önemli bir faktör olduğunu da açıkça belirtmek istiyorum. İki bloklu dünyadan SSCB’nin yıkılmasının halkta oluşturduğu dalganın iyi kullanılması, Demokratlara soğuk duran silah lobisini Bill Clinton’un yanına çekmesi, dünyanın patronu olmanın verdiği rüzgârla 90’lı yıllar bu Demokrat Partili başkanın imajının sarsılamadığı bir dönem oldu. Eşinin ise 2016 yılındaki seçim çalışmalarında halk ile rakibi kadar iletişim kuramaması ve bu seçim olduğu gibi azınlıkların partiden kopması, ekonomik krizin seçmenlerin üzerindeki etkisinin artması da o tarihteki seçimde hezimete zemin hazırlayarak Trump’ın önünü açtı. Bir zamanlar Demokrat Parti’nin oy deposu olan orta bölgedeki eyaletlerden silinmesi ise son zamanlardaki seçim sonuçlarında da açıkça görülmektedir.

ABD’de ki Müslüman yapılaşması çok farklı ve üç milyon civarında Türk olduğu tahmin edilmektedir. İlk giden Türkler okumuş idi, kariyer yaptı ve yükseldi. 90 lı yıllarda ise sadece çalışmaya giderek orada işçi oldular. Şimdikiler ise Meksika’dan kaçak giriyorlar ve tamamen mülteci durumundalar. Bütün bu saydıklarımız içinde en önemli husus ise ABD’deki Türk toplumu çok apolitik, bu tür işler ile hiç ilgilenmiyor. Eğer ABD bölünecekse bunun lobiler eliyle olacağı ve eyaletleri ayrı ayrı bu lobilerin yöneteceği tezlerinin güçlü olduğu bu dönemde bizim bu konuda iyi çalışmamız gerekmektedir.

Seçimin hemen ardından Gazze ve Lübnan’da süren savaşın dengeleri değiştirdiği bir zamanda yaşanan olaylara tepki Halep’ten geldi. Şam yönetimi İran ve Rus desteği ile dört yıl önce ele geçirdiği kenti koruyamayacağı anlaşılınca kent tekrar muhalif güçlerin eline geçti. Bütün bu anlattıklarımız domino etkisi gibi bir bölgenin karışmasının etkisinin diğer bir bölgeye yansımasıdır. Bölgede hâkim olan İranlı milislerin önemli bir kısmı Hizbullah’a yardım için Lübnan’a savaşa gidince kentin korunamayacağını anlayan HTŞ güçleri taarruza geçti. Son çatışmalarda çok askerini kaybeden İran’ın bölgeden temizlenmesi planı adım adım işlemektedir. ABD seçimlerinin sonuçlanması ve Lübnan’da ateşkes sağlanmasının ardından bölgede istikrara ihtiyaç duyan Halep’e sıranın geldiği anlaşılmaktadır. Bu temizliğin Halep’ten sonra da Tel Rıfat, Münbiç ve Aynel Arap’ta yapılacağı, bölgedeki YPG-PYD güçlerinin hareketlenmesinden anlaşılmaktadır. Ülke olarak olayların dışında gibi görünsek te perde arkasında bölgeden elimizi hiç çekmedik ve menfaatimizi korumak doğrultusunda rüzgârı arkamızda hissettiğimiz bir zamandayız.



Halit Faruk Numanoğlu ile iletişim kurmak için e-mail adresi: halitfaruknumanoglu@gmail.com
Yazarın Diğer Yazıları
Gelişen Savunma Sanayimiz ile Savaşa Hazırız
Filistin Bir Dönüm Noktsında
Ukrayna Savaşı ve Diğer Komşularımız
Doğudaki Kadim Komşumuz ve Ezeli Rakibimiz İran
El Biruni’den Alper Gezeravcı’ya Uzay Yolculuğumuz
Enerji Hamlelerimiz ve Dünyadaki Genel Duruma göre
Ekonomide Türkiye ve Dünyanın Genel Durumu
ENERJİ SORUNUNUZUN DÜNÜ, BUGÜNÜ VE GELECEĞİ
Cari Açığımızın Asıl Sebebi Enerji
Asırlardır Bitmeyen Derdimiz, Ahh Bu Ekonomi
<<  1 | 2 | >> 
İktibas Yazarlar

Namaz Vakitleri
İnsan Kaynakları
Şirket Kültürü
Kişisel Gelişim
Liderlik
İş Yönetimi
En Çok Okunanlar
En Çok Yorumlananlar
Künye | Bize Ulaşın | Gizlilik İlkeleri
Copyright ©2012 yonetimhaber.com | | info@yonetimhaber.com
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz © 2011-2012, Tüm Hakları Saklıdır.