Print Al |
Diğer yandan birçok çalışan ne kadar saatten sonrasının fazla mesai sayıldığını, yıllık izninin ne kadar olduğunu, resmi ve dini bayramlardaki mesai durumunu bilmiyor. İşsiz kalma korkusu var Dava açmak için genelde işlerin dayanılmaz hale gelmesini bekliyoruz. Sorunlar küçükken değil tahammül edemediğimiz zaman harekete geçiyoruz. O zaman da sorun yakıcı olduğu için bir an önce davanın sonuçlanmasını bekliyoruz ama bu mümkün olmuyor. Ayık böyle durumlarda işsizlik korkusunun da çok önemli bir etken olduğunu söylüyor: “Hemen hemen hiçbir işçi dava açtığı işyerinde çalışmaya devam ettirilmiyor. İstihdamın bu kadar yetersiz olduğu bir ülkede hak aramak kolay değil gerçekten. Hakkınızı aramak için yola çıkarken işinizden de olabilirsiniz.” T.C. Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü verilerine göre iş mahkemelerinde 2011 yılında 348.799 dava görüldü. En çok açılan dava konuları arasında kıdem ve ihbar tazminatı alacağı, fazla mesai ücreti alacağı, iş güvencesi kapsamında açılan işe iade davaları, sigortalılığın tespiti davası veya hizmet tespiti davaları yer alıyor. Son yıllarda mobbing kavramı da ön plana çıktığı için mobbing konulu davaların sayısında da artış gözlenmiş. Davalar da genelde işyerine karşı açılıyor. Mesela mobbingi yapan kişi de o işyerinde ücretle çalışıyor. Tazminatın tahsil edilebilirliği açısından işyerine karşı davayı açmak mantıklı. İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Uzmanı ve Bilirkişisi Av. Cüneyt Alihan Danar, dava açan-açılan sektörlere bakıldığında ise hizmet sektörü ile orta ve küçük ölçekli işyerlerine karşı açılan davaların ön planda olduğunu söylüyor. Çünkü en çok turn-over hizmet sektöründe. Açılan davaların hepsi sonuçlanıyor ancak ne kadar sürede sonuçlandığı önemli. Danar, mahkemelerin sayısının giderek artsa da dava sayısını karşılamaya yetmediğini söylüyor: “Halen bir dava ortalama 8-9 ay iş mahkemesinde sonuçlanıyor, en az bu kadar sürede de Yargıtay’da bekliyor. İş mahkemelerinde iki dava arasındaki süre en az 2-2,5 ay oluyor.” Avukat Yusuf Ayık ise, davalar sonuçlanmadan anlaşmazlığın sonlandırılabildiğini söylüyor: “Ancak bu oran çok az. Sulh kültürümüz malesef yok. İşverenler ve işveren vekilleri kaybedecekleri kesin olan davaları bile sonuna kadar takip edebiliyor. Bunun sonucunda kendileri de zarar görüyor. Zira dava sonuna kadar faizler işlediği gibi yargılama masrafları da her geçen gün artıyor. Bu masrafları peşin olarak işçi yapsa da dava sonunda bu masrafları davalı işveren yükleniyor. İşçiler de dava sürecinin uzamasından mağdur oluyor ve hak ve alacaklarına geç kavuşuyor. Zira iş mahkemelerinin iş yükü çok fazla olduğundan iş davaları 2-3 yıldan önce maalesef sonuçlanamıyor. Olumlu olumsuz sonuç olarak bu davalara bakarsak eğer genelde işçi lehine verilen kararlar çoğunlukta.” Çalışırken dava etmek fesih sebebi değil Davaların açılması veya açılmaması çalışanların haklarını bilip bilmemesine de bağlı. Çalışanlar haklarını tam olarak bilmiyor, bilse bile hakkını araması için ekonomik özgürlüğe ihtiyacı var. Danar, taksitleri ve kredi ödemesi olan birinin çalışırken işverene dava açmasını beklemenin gerçekçi olmadığını söylüyor: “İşçinin hakkını aramak ya da çalışırken işvereni dava veya şikayet etmesi ya da işveren aleyhine tanıklık etmesi İş Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca fesih sebebi değil. Ancak, çalışırken işvereni dava eden işçinin gerçek hayatta halen orada çalışmasını beklemek de hayaldir. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda, işçileri hayati tehlikeye sokacak bir tehlikenin varlığı halinde, önlem alınmaması sebebiyle iş güvenliği uzmanının işvereni Bakanlığa şikayet hakkı var. Ancak, teori ile gerçek hayat uyuşmuyor, işverenin bordrosunda maaşlı çalışan bir iş güvenliği uzmanı, işini kaybetme korkusu olmaksızın nasıl olur da işvereni şikayet eder, bu sorunun çözümü düşünülmüyor. İş güvenliği alınmaması halinde çalışanların işi yapmama hakkı var ama bu durumda da uygulamada işveren ya devamsızlık tutanağı düzenliyor ya da işini yapmamakta ısrar ettiğine dair belge tanzim ederek işçiyi kıdemsiz ihbarsız işten atıyor. Bu durumdaki işçi, yaklaşık 2 sene sürecek davayı nasıl açsın? Yasa koyucu çalışanlara hak tanıyor ama uygulanabilirliğini söylemek kolay değil.” Sayılarla iş mahkemeleri T.C. Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü verilerine göre iş mahkemelerinde 2001 yılında toplam 142.621 dava görülürken bu sayı 2011 yılında 348.799 oldu. Bunlardan; - 195.550 geçen yıldan devir - 141.783’ü ise yıl içinde - 11.466’sı bozularak geldi. - Reddedilen 27 bin davanın gerekçeleri ve sayıları ise: - Zaman aşımı ve hak düşürücü süre: 191 - Yetkisizlik: 2.508 - Görevsizlik: 1.017 - Sübut bulmadığından: 14.060 - Feragat: 9.224 T.C. Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü verilerine göre, mahkemelere (ceza, hukuk ve idari yargı) 2002 yılında gelen dava sayısı 5.388.547. Bu sayı 2011’de 6.645.297’ye ulaşmış. Bir hakime düşen yıllık dava sayısı ise 2002 yılında 922 iken, 2011 yılında yüzde 14.6’lık artış oranı ile 1.057 olmuş. Hak aramak pahalı İş yasasına tabi bir çalışanın ne kadar saat çalışması gerektiğini, ne kadar saatten sonrasının fazla mesai olacağını dahi net olarak bilmediğini vurgulayan Ayık, yıllık izninin süresi, bayramlarda çalışma durumu, ücretli hafta tatil hakkı gibi işi ile ilgili tüm hakların çalışanlara anlatılması gerektiğini söylüyor: “Haklarının peşinden koşmak kolay bir iş değil. Hak arama Türkiye’de pahalı. Bir dava açmanın avukatlık ücreti haricinde sadece dava masrafı 500-600 TL civarında. Bu para nakden mahkeme veznesine yatırılmadan bırakın dava açmayı dilekçenizi bile kabul edilmiyor. Mahkemenin kapısından içeri dahi giremezsiniz. Maddi durumu dava masraflarını karşılamaya yetmeyenler için yasalarda adli yardım öngörülmüş. Adli yardım talep ediyoruz müvekkilimiz işten atıldı ailesinin geçinmesini dahi sağlayamıyor diyoruz fakat hakimler delil sunmadığımız gerekçesi ile talebi reddediyor. Halbuki Ulusal Yargı Ağı Projesi sistemiyle ne kadar maaş aldığını, adına tapu veya araç olup olmadığı görebilir. Buna rağmen delil yok, durumu ispatlayamadın, git iki hafta içerisinde parayı öde yoksa davanı düşürürüm diyor. Bu nedenle iş davalarında harç ve masraf alınması uygulamasından vazgeçilmesi lazım. 1980 öncesi uygulama bu şekilde idi. Fakat sonradan bu harç yeniden alınmaya başlandı.” Sosyal medya ayrı bir iş hukuku alanı oluşturdu Sosyal medya kullanımının ayrı bir iş hukuku alanı oluşturduğunu belirten Danar, bu konuda Yargıtay’a gelen çok sayıda dosya olduğunu söylüyor: “İşyerlerinde sosyal medyayı kullanımının sınırları, şartları ve işten çıkarma için sebep oluşturup oluşturmadığına dair Yargıtay içtihatları geliştirildi. İş ilişkisinin sona ermesinde de sosyal medya önemli bir unsur haline geldi. Kişinin sosyal medyada işvereni ya da başka iş arkadaşı hakkındaki yorumları ve işyerinin itibarına etkisi mahkemelerde tartışılıyor. Ayık ise Facebook veya Twitter kullanımı ile bu hesapları kullanımın işçinin yaptığı işi aksattığı gerekçeleri ile iş akdinin feshine neden olduğunu belirtiyor. |
Kaynak: Hürriyet IK / Zeynep Mengi , Link : isyasami.yenibiris.com/Default.aspx?pageID=238&NewsID&nID=70385&AuthorID=95
Anahtar Kelimeler: insan kaynakları, çalışanlar hukuku, hak hukuk, çalışanlar bilmiyor, çalışma hakları,