Bugün: 29 Nisan 2024 Pazartesi
Favorilerime Ekle | Künye | Reklam
Ana Sayfa | Yazarlar
Print Al
Enerji Hamlelerimiz ve Dünyadaki Genel Duruma göre



ABD ile Çin arasındaki savaşın kızıştığı son BRICS ve G20 toplantılarında aşikar hale gelmesi ve bu hengamede Rusya ve AB ülkelerinin değişik yönlere savrulduğunu açıkça görmekteyiz. Bu dönemde enerji politikalarımızın ve sanayileşmemizin önemli unsurlarından, her ülkenin ilk ihtiyacı olan petrol ile başlayacağım. Türkiye’nin 2022 yılında ithal ettiği toplam petrol yaklaşık 47,5 milyon ton (47 418 133,157) ve bunun dağılımı ise;
• %40,75 pay ile Rusya’dan (geçen yıl ikinci sıradaydı)
• Irak’tan %26,39’ini (geçen yıl birinciydi)
• Kazakistan’dan %9,0’u olarak kayıtlara geçmektedir.
Rusya’dan geçen yıl aldığımız petrolde bu oranın %24,2 olduğu göz önünde bulundurursak Ukrayna Savaşı’ndan sonra petrol alımını hızlandırdığımız hatta miktar olarak iki katına çıkardığımız anlaşılmaktadır. Irak ve Kazakistan’dan aldığımız petrolün miktarının çok değişmemesi ama oranının hayli azalması bizim ihtiyacımızın arttığını göstermektedir. Ülkemizin petrolü genellikle ham petrol olarak ithal edip denizcilik ve havacılık yakıtı olarak ihraç etmesi de önemli bir istatistik olarak göze çarpmaktadır. Ürettiğimiz petrolün miktarında ise %6,64 oranında artış olduğu ayrıca istatistiklerde belirtilmekte olup bu oranın her yıl istikrarlı bir şekilde arttığı görülmektedir. İthal ettiğimiz petrolün dörtte birini aşkın bir miktarı da ihraç ettiğimiz ayrıca gözümüze çarpmakta ve İhrakiye satışlarının (liman ve havaalanlarındaki taşıtlara verilen yakıt) bu artışta önemli bir payı bulunmaktadır.

Doğalgaz konusunda ise petrol ile kıyas edildiğinde dışa bağımlılığımız daha fazla olup buna önlem olarak depolama işlemi yapmaktayız. Stokladığımız doğalgaz miktarının geçen yıla oranla üç misli artırarak 5.334 milyon Sm3 olarak kayıtlara geçmesi ülkemizin her türlü olumsuz koşullara hazırlandığını göstermektedir. İthal edilen 54.661,67 milyon Sm3 gazda ise ülkelerin oranı;
• Rusya’dan aldığımız doğalgaz oranının %39,47,
• İran’ın payı %17,21 (İran’dan ambargo nedeniyle uzun zamandır petrol almıyoruz, sadece doğalgaz almaktayız.)
• Azerbaycan’ın %15,93 (boru hatları ile alıyoruz, ayrıca ortak petrol rafinerimizde var.)
• Cezayir’in ise oranı %9,62 olarak belirtilmektedir.

Doğalgaz ihracatında ise Yunanistan ve Bulgaristan’a LNG olarak satışımızın arttığı gözlenmektedir. Dışarıdan aldığımız doğalgazı LNG ve CNG olarak daha kolay stoklayıp ihtiyaç halinde nakliyesini yapmaktayız.

Ülkemizdeki Elektrik üretimi konusunda özellikle Lisanslı üretimde son dört yıla ait önemli üretim kalemleri ile ilgili bilgiler şunlardır;

2019 2020 2021 2022
Hidrolik % 30,2 % 26,6 % 17,43 % 21,53
Doğalgaz % 19,2 % 23,6 % 34,19 % 22,71
Kömür(ithal) % 20,5 % 21,2 % 17,19 % 20,29
Rüzgar %7,4 % 8,4 % 9,7 % 11,22
Güneş % 0.1 % 0,1, % 0,5 % 0,9

Payı her yıl artan ve yenilenebilir enerji olarak kayda geçen güneş enerjisinin özellikle lisanssız üretimdeki payı her yıl düzenli olarak daha fazla artış gösterdiği için tablodaki veri sizi yanıltmasın. Termik santrallerimizde linyit başta olmak üzere yerli kömürden elde ettiğimiz enerjinin payında istikrarlı bir artış dikkatlerden kaçmamalı çünkü oranın sabit kalması üretilen miktarın artışını göz ardı etmemize sebep olmaktadır. Hidrolik ’ten elde edilen enerjideki değişimin sebebini ise yeni yapılan barajlar ve yağış miktarının değişmesi olarak belirtebiliriz.

Enerji konusunu bu kadar işlememizin bir sebebi de güçlü ülke olmanın en önemli basamaklarından birisi de dışa bağımlılığın azaltılmasıdır. Tarihte güçlü olduğumuz, dış ülkelere bağımlı olmadığımız, sömürgeci ülkelere boyun eğmediğimiz dönemler hamle yaptığımız dönemlerdir. Sömürgeci egemen devletlerle baş edemeyip mağlup olduğumuz dönemler en kötü dönemlerimiz oldu. Sömürgecilik dediğimizde aklımıza ilk önce İspanyollar ve Portekizliler gelmekte fakat bu devletler bu işi bir sisteme oturtamadığı için bu konuda hakimiyetleri kısa sürdü. 14. Yüzyılda İtalya şehir devletlerinde kapitalizmin ilk denemelerini yapan Yahudiler, denizlerde hakimiyetini kuran İngiltere ile güçlerini birleştirip beraber hareket ettiğinde günümüze kadar getirdikleri bu sistemi kurdular. Ticaretin tanımı için şu ifade kullanılır; alışveriş küçük çapta ise esnaflık, orta derecede holding idaresi, miktarı yüksek ise bir savaş olarak uygulanmaktadır.

Dünya üzerinde bir zamanlar hâkim durumda olan İngiltere 1870’li yıllarda artık ekonomik olarak bu liderliği yürütemeyecek duruma geldi. Bu dönemde iki rakibi vardı; düzenli olarak büyüyen ABD ve Sedan muharebesini kazanıp Avrupa lideri olan Almanya. İngiliz aklı Yahudi desteğiyle kurulan ABD ile savaşmayı göze alamayınca düşman olarak Almanya’yı seçti. Bununla savaşmak için tarihi düşmanları Fransa ve Rusya ile ittifak kararını alması, 19. Yüzyılda İngiltere ile Rusya arasındaki rekabeti kullanarak varlığını sürdüren Osmanlı İmparatorluğu’nun sonunun da başlangıcı oldu. İki dünya savaşı neticesinde liderlik ABD’ye geçti ve sistemini de bu doğrultuda kurdu. İngiltere başta bu işe çok dirense de 1956 Süveyş Krizi ile dünyayı yönettiği günlerin artık geçmişte kaldığını devlet ve millet olarak kabul etmek zorunda kaldı.

Günümüzde özellikle ekonomik sıkıntıları çok fazla olan İngiltere’nin dünyadaki gücünü diplomatik, istihbarat ve siyasal platformda devam ettirmeye çalıştığı ve olayı tecrübesiyle götürdüğü açıkça görülmektedir. Tarihi döngünün tekrarlanması, yani bir zamanlar İngiltere için çalan çanların şimdi ABD için çalması, onların günümüzdeki iki rakibi olan Çin ve Hindistan, bu ikilinin gücünü zamanla daha fazla hissettirmesi çok keskin değişimlerin olacağını göstermektedir. 1970’lerde petrol krizinin olduğu dönemde altına endeksli dolar sistemini sona erdirip doları petrole endeksli hale getirmeleri de ABD için zirveden inişin başlangıcı oldu.

İngiltere için Sedan Savaşı’nda vuku bulan aynı durum ABD için ise Vietnam Savaşı olarak kayıtlara geçecektir. O dönemler Küresel Sermayenin ucuz işgücü için gittiği Çin’de sistem ekonomi emek yoğunluklu iken önce sermaye odaklı, günümüzde ise teknoloji merkezli hale gelmesi artık ABD için çanların daha kuvvetli çalmasına neden oldu.

Sonuç olarak bu süreçlerin uzun vadede gerçekleştiği, yani İngiltere için 1870 ile 1956 arasında neredeyse bir asır süren bu dönüşümün ABD için 1970’lerde başladığı ve bütün hızıyla devam ettiğini küresel güçlerin açıklamalarından anlamaktayız. Hava kirliliği konusunu devamlı gündeme getirip bunu sebep sayarak, Covid benzeri yeni bir kapanma dalgasının ayak sesleri şiddetini artırarak adım adım yaklaşmaktadır. ABD bu dönemde kalan son silahı Dolar’ın hâkimiyetini korumak için yaptığı yüksek faiz politikası da derdine çare olamayacak.


Halit Faruk Numanoğlu ile iletişim kurmak için e-mail adresi: halitfaruknumanoglu@gmail.com
Yazarın Diğer Yazıları
El Biruni’den Alper Gezeravcı’ya Uzay Yolculuğumuz
Ekonomide Türkiye ve Dünyanın Genel Durumu
ENERJİ SORUNUNUZUN DÜNÜ, BUGÜNÜ VE GELECEĞİ
Cari Açığımızın Asıl Sebebi Enerji
Asırlardır Bitmeyen Derdimiz, Ahh Bu Ekonomi
Dış Politikada Büyük Sınavımız Yunanistan
Çin Emperyalizminin Yükselmesi ve Doğu Türkistan
Yaklaşan Yeni Sanayi Devrimi ve Biz
Yaşadığımız Dünyadaki Büyük Dönüşüm
<<  1 >> 
İktibas Yazarlar

Namaz Vakitleri
İnsan Kaynakları
Şirket Kültürü
Kişisel Gelişim
Liderlik
İş Yönetimi
En Çok Okunanlar
En Çok Yorumlananlar
Künye | Bize Ulaşın | Gizlilik İlkeleri
Copyright ©2012 yonetimhaber.com | | info@yonetimhaber.com
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz © 2011-2012, Tüm Hakları Saklıdır.