Print Al |
Patron veya yönetici ile ast arasındaki ilişkide, işin tabiatından kaynaklanan bir güç eşitsizliği vardır. Üstlerden, birimlerini diğer birimlerle uyum halinde çalışıp, amaca yönelik verimli iş çıkarması beklenirken, astların yöneticileriyle karşılıklı saygı ve anlayışa dayalı, sağlıklı ve üretken bir çalışma ilişkisine ve ihtiyaçları vardır. Ast - üst ilişkilerinde sadakat, saygı ve itaate hizmete dikkat etmek, sürekliliğin sağlanması açısından da önemlidir. Üstünü yöneten insanlar, kendileri ile yöneticilerinin (patronlarının) karşılıklı olarak birbirlerine bağımlı olduklarını da unutmamalıdır. Bu durumda yöneticiniz; sizin işbirliğinize, güvenilirliğinize, (sadakatınıza) ve dürüstlüğünüze ihti¬yaç duyar. Siz de yöneticinizin; otoritesine, kurumunuzun kalanıyla bağlantılar kurmasına, öncelikleri belirlemesine ve kritik kaynakları (ister personel, finansman ya da ekipman ister sorumluluklarınızı başarmanız için gereken diğer kaynakları) sağlamasına ihtiyaç duyarsınız. Üstünü iyi yönetenler, patronları veya yöneticileri için de, en iyi işi çıkarmak adına ihtiyaç duyduk¬ları kaynakları kolaylıkla alırlar. Yöneticinizle kurduğunuz güçlü ve sağlıklı bir ilişki, etkinliğinizi artırabilir ve çalışma hayatınızı kolaylaştırabilir. Üstünüzü yönetmek, yalnızca sorunlar hakkında konuşmak, onları yok saymak ya da örtbas etmek yerine, sorunlara çözüm geliştirmek için uygun uzmanlığın ve kaynakların tümünden istifade ederek yönetim sürecinin bütününü rahatlatır. Ayrıca; • Aranızda açık bir iletişim geliştirir; böylece yöneticiniz, görüşlerinize ve fikirlerinize daha açık olur. • Kurumu destekler. Yöneticiniz ve siz, birer uyumlu takım olarak çalışarak sinerji (ortak güç) oluşturur, kendi çalışma grubunuzun ötesinde sonuçlar elde etmeye önemli katkılar sunabilirsiniz. Genelde yöneticilerin birer insan olduğunu unutmamak gerekir. Birçok çalışan, yöneticisinin; özgüvenli, vizyoner, deneyimli, neşeli, enerjik, yetki ve sorumluluk verebilen, adil, hem profesyonel hem arkadaş gibi olmasını ister. Gayet normal görünen bu isteklerin gerçekleşmesini beklerken kendimize de dönüp bakmalıyız, biz ne kadar “ideal” bir çalışanız? Gerçekten en iyi yönetici - çalışan ilişkisi, duygularını gizlemek zorunda olduğunu düşünmeyen “yönetici” ile yöneticisi maskelerini indirdiğinde onun duygu ya da zaaflarını kullanmayan, empati kurabilen “astı” arasında kuruluyor. Hani, anne veya babaların, “anne veya baba olunca anlarsın“ dediği gibi, yöneticiler de “kolaysa, gel de sen yönet” ya da eskilerin değimiyle “kazın ayağı öğle değil” diyorlardır. İşlerin teknik tarafı, tecrübeyle (deneyimle) veya alınabilecek teknik destekle (danışmanlıkla) çözülebilir. Ancak insanı, yani duyguları yönetme kısmı en zor kısmıdır. Olaylara geniş bakabilmek, uzlaşmacı olabilmek, duygusal olgunluk seviyesinde olmak ve içsel olarak motive olabilmek, günümüzde çok kıymetli, beceri (yetkinlikler)dir. Bir kişi yönetici olmuşsa, tüm bunları bilerek, isteyerek ve kendisini geliştirerek gelmiştir diye düşünüyorsanız, beklentinizi yüksek tutuyorsunuz demektir. Şunu kabul etmek gerekir ki, çoğu zaman ne yöneticilerimiz ideal yönetici ne de bizler ideal çalışan tipine uymayız. Her insan gibi herkesin eksiklikleri bulunmaktadır. Ayrıca, çoğu zaman da yöneticimizi de seçemiyoruz. İnsanı geliştiren, motive eden, destek olan iyi yöneticiler olduğu gibi, insanı mutsuz eden, işten hatta hayattan soğutan kötü yöneticiler de vardır. Şunu unutmamak gerekir ki; iyi ya da kötü, her yönetici de insana bir şeyler öğretir. Yani biri nasıl bir yönetici olunacağını, diğeri ise nasıl bir yönetici olunmaması gerektiğini… Böylece insan yönetimin her zaman iyi olandan öğrenilmeyeceğini anlıyor. Yöneticiyi Yönetmenin Önemi İyi ya da kötü olduğuna odaklanmadan, yöneticisini yönetmek isteyen çalışanların öncelikle; sabırlı, duygusal olgunluğa erişmiş ve bir az da cesur olmaları gerekiyor. Başarılı organizasyonların dayandığı temellerden biri başarılı ve proaktif yöneticiler kadar, dinamik çalışanlardır. Birçok araştırma, astları tarafından doğru bir biçimde yönlendirilen yöneticilerin daha uygulanabilir ve doğru kararlar alabildiğini gösteriyor. Çünkü bir yönetici yukarıdan baktıkça, bazı detayları gözden kaçırabiliyor, bu noktada hemen ardında takip eden birisinin olması ortak başarıyı perçinliyor. Bir yöneticinin çok güvendiği, arkasını döndüğünde gözü kapalı bir işi teslim edebildiği astının olması da çok büyük rahatlıktır. İnsan ne ekerse onu biçeceğini ve birlikte yükselmenin mümkün olduğunu unutmamalı. Yöneticinin imajı bizim imajımız, başarısı bizim başarımız demektir. Tam tersi de aynı şekilde geçerlidir. Bazen kendinden daha güçlü, ya da daha bilgili bir karakter istemeyen yöneticilerle karşılaşabiliriz. Astından beklediği etik (ahlakî) olmayan durumlar olabilir ya da mobbing (baskı) uygulayabilir. Bunlar istisnai durumlardır. Çareler aranır, işe yaramıyorsa, doğru yöneticiyi ya da kurumu bulana dek arayışa devam etmek gerekir. Her yönetici yönetilebilir, ancak huzur ve başarıyı yakalamak, aynı üsluba sahip, bakış açıları paralel ve aynı dili konuşabilen yönetici ve çalışanlar ile mümkündür. Ancak bu durum bazen işin farklı yönlerini ortaya çıkarılabilmesi için, dezavantaj da oluşturabilir. İyi yöneticiler, farklı, uyumsuz gözüken çalışanları da bünyede bulundurup, farklı bakış açılarından yararlanabilenlerdir. İdeali “hizalanma” diyebileceğimiz, çatışmadan, farklı bakış açılarını aynı hedefe yönelik olarak, farklı fikirleri olanları uyum içinde çalıştırmak özel önem taşır. Burada daha çok liderlik kavramı devreye girer. Yöneticiler; yöneticilik eğitimi almamış, okuma veya inceleme merakları da yoksa işi, kendi yöneticilerinin kullandığı yönetim tekniklerinden aldıkları tecrübe, kendi zekâ ve yetenekleriyle geliştirdikleri teknikleri kadar gelişebilirler. Bu sebeple gelişmek için bu döngünün kırılması gerektiğini bilmek gerekir. İş yerindeki performans değerlendirmeniz, zammınız, terfiiniz (ilerlemeniz), huzurunuz ve hatta iş tatmininizde kilit faktör yöneticinizle olan ilişkinizdir. Akrabalarınızı seçemediğiniz gibi yöneticinizi de genelde seçemezsiniz. Ama yöneticinizle kurduğunuz ilişkiyi daha iyi yönetebilirsiniz. Bazen çok zorlu, talepkâr veya uzlaşılması zor yöneticileriniz olabilir. Bırakın beraber çalışmayı, normal hayatta asla bir araya gelmek istemeyeceğiniz profiller de yöneticiniz olarak karşınıza çıkabilir. Eğer iyi yönetilmezse yöneticinizle olan sorunlarınız büyüyebilir ver sizi yaptığınız işten, hatta mesleğinizden bile soğutabilirler. Kariyerlerinde nisbeten (görece) olarak başarılı olan profesyonellerin ortak özelliklerinden biri, idarecilerini (yöneticilerini) etkin bir şekilde yönetebilmeleridir. Aksi takdirde; farklılıklar, çatışmaya, yanlış anlaşmalara, derin güvensizliklere ve hayatınız da kabusa (işkenceye) bile dönebilir. Bir yöneticinin arkasında uzun yıllar takılıp potansiyelinize ulaşamayabilirsiniz. En sık karşılaşılan kariyer sorunlardan birinin yöneticiyle kurulan yıpratıcı ilişkilerdir. İyi Bir Ast Olup Üstlerimizi Yönetmek için; Önce kendinizi tanımaya çalışın. Tercih ettiğiniz iş yapma şeklinizi anlayın. Detaylarla uğraşmayı mı seviyorsunuz yoksa daha stratejik mi bakmayı seviyorsunuz? Operasyonu seven, hızlı hareket eden veya hata yapmaktan çekinen mükemmeliyetçi bir yapınız mı var? İş yapma tarzınızı objektif olarak belirlemeye çalışın. Sonra yöneticinizin tarzını öğrenin: Yöneticinizin iş yapma şeklini anlamak ve olabildiğince ona uyumlu hareket edebilmek gerekir. Detaylarla uğraşmayı seven bir yöneticiye sunduğunuz raporla, daha stratejik bakan bir yöneticiye sunduğunuz rapor tamamıyla farklı hazırlanmalıdır. Operasyonu seven hızlı hareket eden bir yöneticinin astlarını değerlendirme kriterleriyle, hata yapmaktan çekinen bir yöneticinin kriterleri farklıdır. İş yapma tarzı konusunda kendinizi yöneticinizle mümkün olduğunca uyumlu hale getirmeye çalışın. Amacını öğrenin: Buradaki amaç, asla açık konuşulmayan yöneticinizin gizli gündemdir. Kimi yöneticiler az çalışmak isterler. Kimileri hızlıca parlamak isterler. Kimileri bulunduğu pozisyonu korumayı amaçlar. Bu konuşulmayan gizli gündemi bulun ve bu konuda yöneticinizi aktif desteklemesiniz bile ters düşmemeye çalışın. Bilgilendirin: İşi olduğu gibi size bırakan, başka bir şehir ve hatta ülkede çalışan bir yöneticiniz bile olsa ana kural, onu yaptığınız işin temel niteliğinden, öncelikli gündeminizden haberdar etmektir. Yöneticinizin kafasında siz ve yaptığınız işle ilgili bir resim olmalıdır. Bu resmi de aktif olarak siz oluşturmalısınız. İşin içine katın: Risk içerebilecek gelişmeleri, potansiyel sorun alanlarını yöneticinizle paylaşın. Her sorunu kendiniz çözmeye çalışıp ona hiç sorun yansıtmamak akıllıca bir strateji sayılmaz. Ne yapılacağını bilseniz bile bazen fikrini alın. Yardımını istemekten çekinmeyin. Hem risklerinizi onunla paylaşmış hem de kendisine katkı yapabileceği bir alan açmış olursunuz. Arkadan dolanmayın: Hiç bir koşulda ve durumda arkasından iş çevirmeyin. Uygulaması zor gözükse de bu prensip, ilişkilerinize hem güven, hem de açıklık getirecektir. Kendisiyle uzlaşamadığınız derin bir anlaşmazlığı yöneticinizin, yöneticisiyle görüşeceğiniz zaman bile bunu onunla paylaşın. Fikir ayrılıklarını ve anlaşmazlıkları üslubuyla açık yönetmek arkadan dolanmaya göre zor gözükebilir ama kariyerinizin tümü için en doğrusu genellikle budur. Profesyonel çerçevede kalın: İş için buradasınız. Kişisel ve duygusal değerlendirmelerin ayağınıza dolanmasına izin vermeyin. Hep iş odaklı kalın. Anlaşmazlıkların ve çatışmaların en iyi çözüm yolu iş odaklı bakış açısıdır. Yöneticiniz size çok samimi ve sevecen yaklaşsa bile siz belirli mesafenizi koruyun. Eskiler, “şemsi şitaya, cilvei nisaya, iltifatı ümeraya, itimat edilmez” derler (kışın güneşine, kadının cilvesine, amirin iltifatına, itimat edilmez) demişlerdir. Sınırlarınızı çizin: hoşlanmadığınız davranışları ve yaklaşımları yöneticinizle paylaşın. Bunu yaparken kendi duygularınızdan bahsedin. Üslubunuza dikkat ettiğiniz sürece herkese her şey söylenebilir. Kendi sınırlarınızı korumazsanız onlar ihlal edildiğinde şikâyet de edemezsiniz. İstemesini de bilin: İşinizin gerektirdiğini yapıp ve yöneticinizin beklentilerini karşılıyorsunuz. Peki, siz ondan ne bekliyor ve istiyorsunuz? Çoğu çalışan mütevaziliğinden (alçakgönüllülüğünden) veya çekingenliğinden kendi taleplerini üslubunca dile getirmekten çekinir. Onun anlaşılmasını ve verilmesini bekler. Hâlbuki sizin kendi gündeminizi ve “makul” olan beklentilerinizin yöneticinizle iletişimini siz yapmalısınız. Son olarak; yöneticinize anlatmaya çalıştığınız konu onun için ne kadar önemlidir ya da yöneticinizin iş listesinde en üstteki ilk üç işi biliyor musunuz? Kendisi söylemeden bunu nereden bilebilirim diyorsanız? Üstünüzü yeterince takip edemiyorsunuz veya yeterince dikkatli değilsiniz anlamına gelir. Bunu toplantılarda konuştuklarından, size ve ekip arkadaşlarınıza sorduğu sorulardan hatta sabah ilk sorduğu konulardan zorlanmadan öğrenmek mümkün olur. Zaman içinde iş önceliklerinin değişeceğini de unutmamak gereklidir. Netice olarak; yönetim kelimesi, genelde yukarıdan aşağı gelen bir süreç gibi anlaşılır. Aslında yönetmek her seviyede gelişen bir beceridir. Özellikle iş hayatında, yöneticilerin de astları tarafından yönlendirilmeye (ve yönetilmeye) ihtiyaçları vardır. İş huzurunuz ve profesyonel başarınız büyük ölçüde yöneticinizle kurduğunuz ilişkiye bağlıdır. Bu konuda elinizden gelenin en iyisini yaptığınıza emin olun. Sizlere kolaylıklar diliyoruz… Yararlanılan Kaynaklar; https://tr.linkedin.com/posts/ozguralgir_y%C3%B6neticiyi-y%C3%B6netmenin-%C3%B6nemi-i%CC%87yi-ya-da-k%C3%B6t%C3%BC-activity-7006884944488640512-PTdZ https://tr.linkedin.com/pulse/y%C3%B6neticinizi-y%C3%B6netmek-emre-yildirim |
Kaynak: Mustafa Salih Yazıcı , Link : #
Anahtar Kelimeler: