Bugün: 23 Kasım 2024 Cumartesi
Favorilerime Ekle | Künye | Reklam
Ana Sayfa | Yazarlar
Print Al
Ukrayna Savaşı ve Diğer Komşularımız



Unutulan ama tüm hızıyla devam eden Ukrayna Savaşı ve Diğer Komşularımız. Bugünlerde Filistin ile yatıp kalktığımızı sivil toplum örgütleri, kamu kuruluşları, üniversite ve halk olarak belirli ölçülerle tepkilerimizi gösterdiğimizi ve bunun yetersiz de olsa medyada da gündeme geldiğini düşünüyorum. Dünyada en fazla tepki gösteren ülke olarak Gazze’ye yoğunlaştığımızı göz önünde bulundurarak alışverişimizi durdurmanın çok büyük bir adım olup İslam dünyası başta olmak üzere diğer ülkelere örnek teşkil etmelidir. Tepki gösteren ülkeler içerisinde Türkiye ve İran’ın çok göze battığını yabancı basını takip edenler iyi bilmektedirler. İran’ın durumunu geçen yazımda bahsettim, bölgenin diğer büyük ülkeleri olan Suudi Arabistan ve Mısır’da ise tepkilerin daha çok halk düzeyinde kaldığı devletlerden birinin ekonomik diğerinin ise siyasal sebeplerinden dolayı yöneticilerinin şimdilik ön planda görünmediklerini yetkililerimizden duymaktayız. Kış uykusuna yatan Ukrayna Savaşı’ndaki hareketlenmeler bu bölgenin dünyaya olan etkisini düşünecek olursak potansiyelini muhafaza ettiği açıkça görülmektedir. Gürcistan’ın karışması, Yunanistan’la aramızdaki gelişmeler, Ermenistan’daki hareketlenmeler, İran’ın teröre verdiği gizli desteği açığa vurmamız bir yana ülkedeki genel durumun her an hararetlenebilecek potansiyelde olması ve Irak ile anlaşmamızın bölgedeki yansımaları tekrar yoğun bir gündemin bizi beklediğini göstermektedir. Dünya Altın Konseyi'nin son raporunda en çok altın satın alan dört ülkeyi vurgulamasını ve birinci ülke olarak Türkiye’nin gösterilmesini uzmanlar savaş hazırlığı olarak yorumlamaktadır. Son üç ay içerisinde dünya piyasasından aylık ortalama on ton altın çeken Türkiye’yi takip eden diğer üç ülke ise sırasıyla; Çin, Hindistan ve Kazakistan olarak kayıtlara geçmektedir. Kutuplaşmanın sertleştiği bu ortamda Rusya ve İngiltere başta olmak üzere dünyada söz sahibi diğer ülkeler de savaş ekonomisine geçmiş ve sistemlerini, üretimlerini ona göre dizayn etmektedirler.

Kuzeyimizde savaşın ilk başladığı günlerde ne zaman televizyonu açsak, gazetelere baksak, günümüzdeki deyimle haber sitelerine göz atsak hep Ukrayna’dan bahsetmekteydiler. Sebebi ise birilerinin bütün insanları hep bir noktaya odaklamak istemesinden kaynaklanmakta Rus varlıklarına el koyulması ve bunun Ukrayna’ya silah olarak gönderildiği henüz açığa çıktı. Ondan önceki senelerde gündem Covid-19 idi ve her yerde bu tür haberleri okumak zorunda kaldık. Aman efendim şöyle öldürücü, yok böyle yayılmakta, yok maske, yok mesafe derken hepimiz evimize kapanıp izole olduk. Kısıtlamalara direnenlerin ise sesleri kısılmakta ve linç edilmeye çalışılmakta idi şimdi aynı politikayı Ukrayna için görüyoruz ve liderlere suikastlerin arka planında bu gerçek yatmaktadır. Ukrayna Savaşı başlayınca Covid gündemden düştü ve dünyanın gündemine yerleşen bu savaş en çok tedarik zincirlerini etkiledi. Bu iki olayın olduğu süreçte özellikle Batı’da tır şoförlerinin eylemleri giderek arttı ve bu durum lojistik zincirine büyük zararlar verdi. Dünya ticaretinde Rusya önemli bir doğalgaz, petrol ve tahıl ihracatçısı olup Covid ile sarsılan tedarik zincirleri bu savaş ile daha da kötüleşti ve artan maliyetlerin sıkıntısını halk olarak bütün ağırlığı ile çektik. Uzmanlar artık dünyanın çivisinin bir kere çıktığını, artık bir daha eskiye dönüşün olmayacağını belirttiler çünkü enerji problemi, gıda problemi ve yönetim problemi sırasıyla birbirlerini takip etti ve hala etkisi devam etmektedir.

Covid sürecinde depresyon hastalıkları ve kaygı bozukluğu gibi rahatsızlıklardaki artışın halen sürdüğünü araştırmalar devamlı belirtmektedirler. Uzmanlar psikoloji bulaşıcıdır hemen tedavi edilmesi lazım, eğer düzeltilmezse özellikle pandemi döneminde psikolojisi bozulmuş kitleler yönetimlerine başkaldırabilir ve bu süreç önce toplumsal facialara ardından da iç karışıklıklara dönüşebilecek tehlikededir. Aslında devlet olarak toplum psikolojisini iyi tahlil edip bunun önlemini önceden almamız gerekmekte çünkü yaşanan bireysel patlamalar herkesin gözü önünde toplumsal facialara sebebiyet vermektedir. Bunalımın ana kaynağı küresel güçlerin mücadelesidir, artık hedeflerinde para değil insan vardır. Sürekli cinayet haberleri, olumsuz aile örnekleri toplumumuza zarar vermektedir. Bunun önlemini alamazsak ileride çok ağır sonuçları olabilir çünkü insan sağlığı olmadan kalkınma olmaz. Batıdan örnek verecek olursak İngiltere’de Covid sürecinde evlere kapanan çocuklardaki cinsiyet değişikliği isteği patlama yapmış. Çizgi filmlerden ve internetten etkilenen çocuklar bunlara heves edip başvuru talebinde bulunmuşlar ve bunun sayısının beş bin beş yüz (5.500) olduğu bildirilmektedir. Bu rakam resmi bir rakam olup, gerçek sayı muhtemelen bunun çok üzerinde olabilir. Ülkemizde de bu tür reklamlar gözümüze çarpmaktadır, her ne kadar toplum yapımız sağlam olsa da bu soruna çok dikkat etmemiz ve önlemlerimizi zamanında almamız gerekmektedir.

Ukrayna ile Rusya’nın eskiden beri mücadele içinde olduğu Sovyet İhtilali’nin olduğu zamandaki iç savaşta Ukrayna’nın çarlık yönetimini desteklemesi, Stalin’in “Holodomor” polikasında Ukrayna’yı yapay kıtlık ile baş başa bırakması ve daha birçok sebeplerin oluşturduğu ortam iki devletin gerginliklerinin kamuoyuna yansımasını olarak görülmektedir. Öte yandan bölgede savaş giderek uzamakta olup işin vahim yönü her iki tarafta da Türkleri görmekteydik. Savaşın ilk zamanlarında bir tarafta Ramazan Kadirov ve ekibi var, önceki istilalarda ölen Çeçenlerin yetim ve öksüz çocuklarını alıp kendi sistemine göre yetiştiren Kadirov, bu yetiştirdiği askerlerini cepheye sürdü. Ukrayna tarafında ise Cevher Dudayev’in taraftarları, Kırım Türkleri ve ülkedeki diğer Müslüman gruplar gözümüze çarpmaktaydı. Maalesef ön cephede hep soydaşlarımız gözükmekte, ilk kırılan ve en büyük sıkıntıyı çeken gene biz olmaktayız. Bütün bu sebepler göstermektedir ki bu savaş en fazla millet olarak bize zarar vermekte ve bundan kurtulmak için bir an önce ateşkesin sağlanmasını önemsememiz gerekmektedir. Ülke olarak çabalarımız bir dereceye kadar faydalı oldu ama savaşın sürmesini isteyen küresel güçler baskın çıktı savaşı engelleyemedik. Sonuçta da bu devletler Ukrayna’ya da söz verdikleri desteği vermeyerek ülkeyi harabeye çevirdiler.

Olayı gene Rusya tarafından değerlendirecek olursak, bu ülkede önemli miktarda Müslüman nüfus mevcuttur ve bu nüfus Vladimir Putin’i çok sevmektedir. Çünkü Putin Müslümanlar için Cami ve diğer müesseselerin kurulmasına yardım etmektedir. Çeçenistan’ın başkenti Grozni’de çok büyük ve ihtişamlı bir camii yaptırmıştır ve bu bölgeye gidip benzeri eserleri görenler hayranlıklarını saklayamamaktadırlar. Rusya içinde çok fazla Türk grup var ama Rusların asimilasyon politikalarından en az etkilenen halk çeçenler olduğu için biraz da medyada bunlar çok göz önünde olmaktadırlar. İthalat verilerimizi incelediğimizde dışarıdan satın aldığımız doğalgaz ve petrolün yarısını Rusya’dan aldığımız ve bu miktarların Ukrayna Savaşı’ndan sonra çok fazla artması göz önünde bulundurursak birbirimize bağlılığın derecesini da ayrıca belirmek istiyorum. Son dönem İsveç ve Finlandiya’nın Nato’ya alınması süreci arayı biraz soğutsa da şimdilik kontrollü bir şekilde süreci yürütmekteyiz.

Dünyanın böyle bir değişim geçirdiği bu dönemde ABD-Çin mücadelesi Demokrasi-Otokrasi savaşı olarak da gösterilmektedir. Rusya konusunda Çin çok kendini belli etmemeye çalışmaktadır. Çünkü batı ile önemli miktarda ticaret hacmi mevcuttur ve zincir kırılırsa Çin zararlı çıkabilir. Örnek verecek olursak Çin’den Avrupa Birliği’ne giden malın değeri 518 milyar dolar ise, Avrupa Birliği ise Çin’e 310 milyarlık mal satmaktadır. ABD ise Çin’e 80 milyar dolar değerinde satış yaparken, Çin ABD’ye 576 milyar dolarlık mal satmaktadır. Yani bu durumu şöyle söyleyebiliriz; bu ülkeler arasında ticaret zinciri kırıldığında Çin daha çok zarar görebilir, Rusya ile de önemli miktarda petrol, doğalgaz ve diğer madenleri içine alan bir alışverişin mevcudiyeti bulunmaktadır. Bütün bunları hesap eden Çin bu sebeplerden dolayı iki tarafa da sert davranmak istememekte ve yumuşak bir politika takip etmektedir. Çin şu an Rusya için Batıyı karşısına almak istememekte ama Uzun vadede eğer Silah sanayisini geliştirip ABD’yi geçecek olursa bu politikasını değiştireceğini düşünüyorum. SSCB dağıldıktan sonra Çin buradaki kritik şirketleri satın alıp, silah sanayini geliştirdi ama hala ABD ile rekabet edecek düzeyde görünmemektedir. Bu son olaylardan sonra bu sektördeki gelişimini daha da hızlandırıp kendisini tehdit gören güçlerin karşısına çıkacak gibi bir planı mutlaka vardır çünkü Batı Rusya’yı hallederse sıranın kendisine geleceğini hesaplamaktadır. Modern dünyanın yeni taktikleri kullanılarak savaş hazırlıklarının yapıldığı, dayatmalara direnen devlet başkanlarına suikastler tertiplendiği, hazırlık aşamasında siber savaşların perde gerisinden sürdürüldüğü ve en hararetli versiyonunun döviz kuru ile ticaret savaşları şeklinde bütün şiddetiyle devam ettiğini de ayrıca belirtmek istiyorum.




Halit Faruk Numanoğlu ile iletişim kurmak için e-mail adresi: halitfaruknumanoglu@gmail.com
Yazarın Diğer Yazıları
Çin Emperyalizminin Yükselmesi ve Doğu Türkistan
Yaklaşan Yeni Sanayi Devrimi ve Biz
Yaşadığımız Dünyadaki Büyük Dönüşüm
<<  | 1 | 2 >> 
İktibas Yazarlar

Namaz Vakitleri
İnsan Kaynakları
Şirket Kültürü
Kişisel Gelişim
Liderlik
İş Yönetimi
En Çok Okunanlar
En Çok Yorumlananlar
Künye | Bize Ulaşın | Gizlilik İlkeleri
Copyright ©2012 yonetimhaber.com | | info@yonetimhaber.com
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz © 2011-2012, Tüm Hakları Saklıdır.