Samsun'un Manevi Mimarları
ÎSÂ BABA HAZRETLERİ
Anadolu’nun fethi sırasında şehit olduğu tahmin edilen İsa Baba ve diğer Türk mücahitlerin mezarları Samsun Cedit mahallesinde, Îsâ Baba geçidinde ufak bir tepe üzerinde, kendi adıyla anılan câminin yanındadır. Önceden 1815 veya 1895 yılında Haznedarzade Süleyman Paşa’nın torunu Memduh Bey tarafından onarılmıştır. 1975-76 yıllarında ise Samsun Belediyesi tarafından yaptırılan câminin yerinde daha önce Îsâ Baba'nın tekkesi bulunuyordu.
ŞEYH SEYYİD KUDBEDDÎN HAZRETLERİ
Şeyh Seyyid Kudbeddin büyük İslam âlimi ve mücahitlerindendir. Abdulkadir-i Geylani (M.1078 - 1166) hazretlerinin torunu olup babası Muhiddin’dir. Eski tarihle 722 yılı Sefer ayının 15'i günü (M.1322) vefat etmiş ve buraya defnedilmiştir. Yapı, dikdörtgen planlı camii, ahşap çatıyla örtülüdür. Bu türbe ve yanındaki mescidin 700 yıllık bir geçmişi olduğu tahmin edilmektedir. Kütahya çinileriyle süslenmiş bu eser Samsun Eski Mezarlıkta kendi ismini taşıyan câminin yanındadır. "Türbenin içinde bulunduğu mezarlık 1950 yılından itibaren kendi haline bırakılmış, 1969-74 yılları döneminin belediyesi tarafından bakıma alınmıştır. 2005-2006 yıllarında İlkadım belediyesi tarafından tekrar restorasyon çalışması yapılmıştır"
Hayatı ve yaşadığı devir hakkında kesin bilgi bulunamayan Şeyh Kutbeddîn hazretlerinin bir kerâmeti şöyle anlatılır: 1853 Rus donanmasının Sinop baskını sırasında 3-5 savaş gemisi de Samsun açıklarına kadar gelerek şehri topa tutar. Şehirde karşılık verebilecek bir kuvvet de bulunmamaktadır. Ancak Şeyh Seyyid Kudbeddîn hazretlerinin bulunduğu eski mezarlıktan top atışları ile karşılık verilir. Rus gemileri de bir miktar hasara uğradıktan sonra çekilip gitmek mecburiyetinde kalırlar.
KILIÇ DEDE HAZRETLERİ
Samsun'un İslâm orduları tarafından fethi esnasında şehid düşen gazi dervişlerden olduğu sanılan Kılıç Dede'nin türbesi kendi adıyla anılan mahalle ve câminin güneybatı kısmındadır. Kılıçdede'nin Şeyh Seyyid Kudbettin ve İsa Baba ile beraber geldikleri 1078 - 1116 tarihleri arasında Selçuklu savaşlarında bulundukları ve şehit oldukları söylenmektedir. Mezarın baş tarafında "Fatih Kılıçdede burada medfundur" 1957-58 yıllarında Tekel Yaprak Tütün İşleme Merkezinin yapımı sırasında burada bulunan yaklaşık bin kadar mezardan yalnız Kılıç Dede'nin kabri başka bir yere nakledilememiş ve türbe sonradan yapılmıştır. Yöre halkı tarafından sık sık ziyaret edilmektedir.
SEYYİD AHMED-İ KEBÎR ER-RUFÂÎ HAZRETLERİ
Anadolu velilerinden. On sekizinci asırda Anadolu'da Rufâî tarîkatının temsilcisi bir rehberdir. Türbesi Lâdik’tedir.
Seyyid Ahmed-i Kebir, evliyanın meşhurlarından ve Rufâî tarikatının kurucusu olan Seyyid Ahmed Rufâî hazretlerinin torunlarından veya talebelerindendir. Onunla karıştırılmaması için kendisine Kûçek (Küçük) denilmiştir. Ancak Seyyid Ahmed-i Kebîr Rufâî şeklinde tanınmıştır.
Yedi yaşındayken babası vefat etti. Dayısı Mensûr Betâihî onu himâyesine aldı. Yakın alâka gösterip meşhur âlimlerden ders aldırıp, iyi bir ilim tahsîli yaptırdı. Yedi yaşında Kur'ân-ı kerîmi ezberledi. Hocalarından Abdülmelik Harnûtî ona şöyle vasiyet etmiştir: "Ey Ahmed! Başkalarına iltifât edip gezen, hedefine varamaz ve hakîkate kavuşamaz. Şüphelerden kurtulmayanın, Dünya düşüncelerinin ve nefsinin arzuları peşinde olanın, felâha, kurtuluşa kavuşması düşünülemez. Bir kimse kendi kusûrunu ve noksanını bilmiyorsa, onun bütün zamânı da noksan geçer." Hocasının bu nasîhatlerine iyice sarıldı. Başka bir nasîhatında da; "Hakîkî âlimleri, evliyâyı tanıyamamak çok kötü bir haldir. Tabîbin hasta olması ne kadar fenâ! Akıllı kimsenin câhil kalması ne kötüdür!" demiştir.
Zamânında âlimlerin ve velî zâtların çok bulunduğu Vâsıt şehrine gidip dayısı Ebû Bekr el-Ensârî'den ve Aliyy-ül-Karî Vâsıtî hazretlerinden ilim öğrendi. Tasavvufta yetişip yükseldi. İlimde yetişip kâmil bir veli olduktan sonra insanlara İslâmiyeti anlatıp, öğretmek ve dînin emirlerine uymalarını sağlamak için irşâd faâliyetine başladı. Bu maksatla Amasya'ya gidip yerleşti. Çok kıymetli hizmetler yapmıştır. Günümüzde türbesi pek çok kimse tarafından ziyaret edilmektedir.
ŞEYH YUSUF ZEYNÜDDİN HAZRETLERİ
1250-1330 yılları ortasında yaşamış olan Şeyh Zeynüddin’in burada kurduğu “Tekke” ve bu çevre oluşturduğu çiftlikten sonra bir kasaba haline gelmiş, bu nedenle de “TEKKEKÖY” adını almıştır.
RİVAYET: Şeyh Yusuf Zeynüddin, Anadolu Selçuklu Devleti zamanında yaşamış büyük İslâm velisidir. Gavs-ı Azam Şeyh Abdülkadir-i Geylani Hazretlerinin(1078-1166) torunudur. Samsun’da medfun Şeyh Kutbüddin Hazretlerinin kardeşidir. O zaman Bizans Devletinin hâkimiyeti altında bulunan yerleri İslamiyet’e açmak için çalışan bu büyük İslam Mücahit ve mutasavvıfı, medfun bulunduğu bu yöreye gelmiş ve burada bir Tekke açarak insanları irşat etmeye başlamıştır. Tekke Çiftliği denilen semtte kurduğu çiftliğinin kazancı ile devamlı kazan kaynatıp fakirleri, yolcuları ve düşkünleri doyurmuştur.1285 yılında Tekkeköy Camiini yaptırmıştır. Zamanla bu tekke etrafında bir köy doğmuş ve bugünkü adı ile Tekkeköy meydana çıkmıştır. Anadolu Selçuklu Devleti zamanında yaşayan bu İslam velisinin doğum ve ölüm tarihleri meçhul ise de kardeşi Seyyid Kutbüddin Hazretleri 1322 yılında vefat ettiğine göre, Şeyh Yusuf Zeynüddin Hazretlerinin de 1200 yılı ile 1330 yıları arasında yaşamış olma ihtimali yüksektir. Türbe halk tarafından Rıza-i İlahi için veliziyaretinde bulunmak amacıyla ziyaret edilmektedir.
Kaynaklar; http://www.ehlisunnetbuyukleri.com/Evliyalar-Ansiklopedisi/Sehirler/Turkiye-Samsun-Evliyalari/237 ve diğer kaynaklar.
Mustafa Salih Yazıcı ile iletişim kurmak için e-mail adresi:
msyazici@hotmail.com