Print Al |
“Geleceğin Ekonomisti” Mehmet Sedat Ocak, Ekonomiye dair merak ettiklerimizi cevaplayan yazılarıyla artık Opereyşın’da! 1) Yeni ekonomi modeli neleri kapsıyor? Yeni ekonomi modeli üretim odaklı, sanayi ağırlıklı büyümeyi teşvik edecek. Ekonomi politikası yapıcıları bu zamana kadar süregelen yabancı fonları çekerek sıcak parayla büyüyen suni büyüme modelinden vazgeçmeye karar verdiler. Sıcak para olarak nitelendirilen yabancı fonlar, dolaylı yatırımlar olarak literatüre geçmişti. Şimdi ise doğrudan yatırımlara odaklanmak gerektiğine karar verdiler. Politikacılar üreterek büyüme yoluyla, gerek istihdam piyasasındaki sorunlara, gerekse ithal mal kullanımına yönelik önlemlere dikkat çektiler. Devlet teşvikleri ve sanayicilere verilecek düşük faiz politikasıyla birlikte daha fazla üretim imkanı sağlanacak. Son yıllarda gündemde olan yerli otomobil, uçak, tank vb. malların üretilmesi çalışmalarını bu politikaların meyveleri olarak söyleyebiliriz. Ekonomilerde model değişikliklerinin geçiş sürecinde ciddi dalgalanmalar meydana geldiğini, gelişmiş ülkelerin tarihlerinden görebiliriz. Bu geçiş sürecinde zaman zaman dipler görülecektir. Lakin bu sürecin tam olarak oturması 10. Kalkınma planındaki hedefler doğrultusunda uzun sürecektir. 2) TCMB’nin bağımsızlığı neden çok tartışılıyor? Bilindiği üzere Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankamız yasalarla ifade edildiği gibi sadece araç bağımsızlığına sahiptir, amaç bağımsızlığı konusunda dönemin mevcut hükümetiyle paralel, politikaları destekleyici tavır sergilemek durumundadır. TCMB’nin temel amacı ise fiyat istikrarı ve finansal istikrar niteliğindedir. TCMB kullandığı faiz oranları, rezerv opsiyon katsayısı, karşılık oranları gibi araçlarla amacına ulaşmaya çalışmaktadır. Maliye politikası ile para politikasını birbirinden ayrı düşünmek mümkün değildir. Maliye politikasını hükümet yönlendirirken para politikasında etkin kurum merkez bankalarıdır. Devlet yetklililerinin zaman zaman maliye politikasıyla para politikasının uyuşmazlıklarını dillendirmeleri bağımsızlığı zedeleyici gibi görünebilir. Aslında bu durum bir bakımdan iki tarafında amaçlarına ulaşmak için ne kadar çaba sarfettiklerinin göstergesidir. Bu tarışmaların sık olması ve gerek yerel gerekse uluslararası basında çok fazla yer alması, mevcut hükümeti ve TCMB’ye zarar verebilir. Ölçülü olmak kaydıyla karşılıklı yapılan eleştiriler, ülkenin geleceği ve atılan adımların takip edilmesi bakımından önem arz etmektedir. 3) Çok tartışılan asgari ücret zammının etkisi ne? İktisatın alt dallarından “mikro ekonomi” bu alanı inceler. Mikro ekonomik analizler bize bu sorunun cevabını verebilir. Yapılan analiz ve raporları incelediğimizde asgari ücret artırımının ne kadarının maliyetinin devlete ne kadarlık kısmının özel sektöre yükleneceği merak konusu içeriyor. Asgari ücret zammı iktisat teorileri incelendiğinde şüphesiz enflasyon artışına yol açacaktır. Bu artışın enflasyon üzerindeki etkisini minimize çalışmaları ise en az zam kararı kadar önemlidir. Bu maliyetin sadece devlete yüklenmesi bütçeye büyük zarar verecekken sadece özel sektöre yüklenmesiyse işverenler açısından kar marjlarının azalması anlamına geliyor. Devlet bütçe açığının son yıllarda kontrol edilebilir duruma getirildiğini düşünürsek mali disiplin zedelenebilir. Özel sektör için ise işten çıkarımlara yol açabilir, bu durumsa işsizliği artırabilir. Anlatabildiğim kadarıyla bu durum “aşağı tükürsek sakal, yukarı tükürsek bıyık” modellemesine tam da yakışır vaziyette konumlanıyor. Yani zamla ortaya çıkacak maliyet artışının iki taraf içinde bütçelerini çok zorlamayacak şekilde düzenlenmesi gerekli. 4) Amerika Merkez Bankası (FED) neden faiz artıracak? Bilindiği üzere 2008 yılında Amerika’da son zamanların en büyük krizi yaşandı. Kriz döneminde bir çok finans kurumu battı. Konut almak için kredi çekenler morgage kredilerini geri ödeyemeyince kriz daha da büyüdü. Bu süreçte hızlı davranan ABD, krizi dipten çevirmek ve ekonomiyi yeniden canlandırmak için iktisat politikalarında gevşemeye gitti. Bu süreçte para politikasını ön plana aldı. FED bu krizin etkilerini atlatabilmek ve normale dönebilmek için para basmanın kulağı diğer taraftan tutma modeli olan (QE) modelini devreye soktu. Dünyaya kıymetli evraklar yoluyla bol bol dolar pompaladı. Doların fiyatını düşürerek ucuz dolarla gereken müdahaleleri uzun zaman boyunca gerçekleştirdi. Bu süreci belirli aralıklarla yaparak her seferinde gevşemenin etkilerini kontrol etti. 2008’in sonunda başlattığı bu programı 2014 yılının 3. Çeyreğinde sonlandırdı. QE sürecinde küresel piyasalarda dolar bolluktan dolayı ucuz kaldı. Takip edilen ekonomik veriler gösterdi ki, ABD gevşemenin meyvelerini aldı. Ve krizden tam olarak çıktı. FED yetkilileri artık dünyaya dağıttıkları bol doları geri istiyorlar.Ülkelerindeki sıfır faiz politikasından vazgeçerek faiz artırımına gitmeye karar verdiler. Bu da doların dünya genelinde değerinin artması anlamına geliyor. Türkiye gibi gelişen ülkeler faiz artırımından Japonya, İngiltere gibi gelişmiş ülklelere nazaran daha çok etkilenecektir. 5) Dolarının yükselmesinin Türkiye üzerine etkisi ne derece olur? Doların dünyada en fazla kullanılan en likit varlık olma özelliği herkes tarafından kabul görülür. Bizim gibi marka ürünleri ithalat yoluyla elde eden gelişmekte olan ülkeler oldukça fazla. Ayrıca enerjide dışa bağımlı bir ülke olarak bu kalemide dolarla temin ediyoruz. 2008-2014 döneminde ucuz doların kaymağını yiyen ülkeler arasında yerini ön sıralardan alan ülkelerden biriside Türkiye idi. Doların pahalılaşması şüphesiz birçok üründe fiyat artışlarına yol açacaktır. Bu durum enflasyon hedeflemelerine de olumsuz etki edebilir. Yeni ekonomi modeline geçiş sürecinin etkilerinde biride bu durumdu. Bloomberg terminali incelendiğinde ekonomistlerin yaklaşık %75’i faiz artırımın 2015 Aralık ayında küçük adımlarla başlayacağını bekliyorlarlar. Küçük adımlarla aralıklı yapılacak faiz artırımlarında Türkiye zamanı en verimli şekilde kullanmak zorunda. Şimdi, en kısa sürede bu durumun etkisini en aza indirgeyebilmek için yapısal reformlar yoluyla yeni ekonomik modele geçiş sürecini hızlandırmamız gerekiyor. |
Anahtar Kelimeler: