Print Al |
Önceki makâlemizde, Harput(Elazığ)’da yetişmiş üç büyük zâtın kısa kısa isimlerini zikretmiştik. Bugün birer nebze daha, o büyük âlim ve velîlerden bahsetmek istiyoruz. Seyyid Ali Septî hazretleri, dâimâ insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını hâtırlatır, Ehl-i Sünnet vel-cemâat itikâdının üstünlüğünü ve buna bağlı olmanın ehemmiyetini anlatırdı. Namaz üzerinde âdetâ titrer, fırsat buldukça kazâ namazı kılmayı tavsiye eder; “Namazlarınızı terk etmeyiniz, aksi hâlde iyiliği terk edersiniz” buyururdu. Bu büyüklerin birçok kerâmetleri görülmüştür. Makâlemizin hacmi müsâid olmadığından burada onları zikredemeyeceğiz. SEYYİD OSMÂN BEDREDDÎN-İ ERZURUMÎ 1858(H. 1274)’de Erzurum’da doğup 1922(H. 1340)’de Harput’ta vefât eden “İmâm Efendi” [Seyyid Osmân Bedreddîn], Evliyânın meşhûrlarındandır. Küçüklüğünde, babası Seyyid Selmân Sükûtî’nin eğitimi ve terbiyesi altında kıymetli bir cevher ve edep timsâli olarak yetişmiştir. Sonra Erzurum medreselerinde; sarf, nahiv dersleri alarak Arabî öğrenmeye başlamış, kısa zamanda akrânı arasında seçkin ve sevilen bir talebe olmuştur. Mehmed Tâhir Efendiden sonra, Buhârâ’dan Erzurum’un Hasankale ilçesine bağlı Bevalkâsım köyüne gelen Seyyid Ahmed Merâmî’nin ders ve sohbetlerinde bulunmuş, Tasavvuf yolunda ilerlemiştir. 1877 senesinde meydana gelen ve “Doksanüç Harbi” diye bilinen Osmânlı-Rûs Harbinde, Erzurum halkını Ayaz Paşa Câmii minâresinden, sabâh namazında okuduğu ezânla harbe dâvet etmiştir. Azîziye Tabyalarını işgâl etmiş olan Rusların üzerine, şehâdete koşarcasına hücûm eden Erzurum halkı, bir çırpıda Azîziye Tabyalarını Ruslardan temizlemiştir. İmâm Efendi, bu harpte büyük kahramânlıklar ve kerâmetler göstermiştir. Onun kahramânlıklarını ve üstünlüklerini işiten Dördüncü Ordu Kumandânı Gâzî Ahmed Muhtâr Pâşâ, onu Yirmisekizinci Alayın Üçüncü Taburu İmâmlığına tâyin etmiştir. Bundan sonra Osmân Bedreddîn Efendi, “İmâm Efendi” diye tanınmıştır. 1882 senesinde vazîfeli olduğu tabur, Palu’ya taşınınca, oraya gitmiş ve büyük velî Seyyid Mahmûd-ı Sâminî hazretlerinin sohbetlerine kavuşmuştur. Kısa zamanda tasavvufta yetişip kemâle ermiştir. Vazîfesi sebebiyle üç-dört sene Palu’da kalmış, daha sonra, Dersim ve Çemişgezek’te, senelerce hizmet etmiş, 1909 senesinde emekliye ayrılıp Harput’a yerleşmiştir. Bundan sonra tamâmen ilimle meşgûl olmuş; derslerinde ve sohbetlerinde bulunan pekçok zâtı tasavvufta yetiştirmiştir. Vefâtından birkaç gün evvel vasiyetini yazmıştır. Vefât ettiğinde, halk arasında çok sevildiğinden, cenâzesinde büyük bir kalabalık toplanmıştır. Harput’ta Meteris Kabristanına defnedilmiş, bilâhare kabri üzerine türbe yapılmıştır, şimdi kabr-i şerîfi ziyâret edilmektedir. |
Kaynak: , Link : www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/ramazan-ayvalli/588754.aspx
Anahtar Kelimeler: