Print Al |
Kongrede, Türkiye’nin AB yolunda istihdam ve çalışma biçimlerine nasıl adapte olduğunu anlatacak olan Bağış, lisans eğitimini ABD’de insan kaynakları üzerine yapmış. Bağış, “İstediğiniz kadar gelişmiş teknoloji kullanın, başarılı bir insan kaynakları yönetimi gerçekleştiremediğiniz takdirde geri kalmaya mahkûmsunuz” diyor. Kriz ortamında hükümetin 4 milyona yakın istihdam oluşturduğunu vurgulayan Bağış, “Yaşlanan Avrupa için çare Türkiye” diyor. “Türkiye AB’de en büyük işgücüne sahip 4. ülke” Türkiye’de genel olarak işgücünün (mavi, beyaz ve altın yakalılar) AB ülkeleri ile rekabet edecek nitelikte (yetkinlikte) olduğunu düşünüyor musunuz? Türkiye, yaklaşık 25 milyon aktif çalışanıyla AB’ye üye ülkelerle kıyaslandığında en büyük iş gücüne sahip 4’üncü ülke. Farklı sektörlere yayılan genç işgücü ile ülkenin işçi verimliliği istikrarlı bir artış kaydediyor. Türkiye, genç ve dinamik insan gücüyle yaşlanmakta olan AB’nin işgücü gereksinimlerinin karşılanması için tek çaredir. “Nitelikli işgücünü arttırmak için mesleki eğitimin büyük önemi var” Türkiye, son birkaç yıldır hızlı büyüme trendinde ilerliyor. Büyümenin devam edebilmesi için işgücünün niteliğinin arttırılması konusunda hükümetin aldığı önlemler nelerdir? Bildiğiniz gibi, nitelikli işgücünün sayısının attırmak ve devamlılığını sağlamak için mesleki eğitimin büyük önemi var. Ülkeler bugün rekabet yarışında öne geçmek için mesleki eğitim ve hayat boyu eğitim sistemlerini günümüz ihtiyaçlarına göre yeniden yapılandırıyorlar. Bu noktada sivil toplumumuzun yaptığı ve yapacağı katkılar daha büyük önem kazanıyor. Biz devlet-sivil toplum-vatandaş dayanışmasını güçlendirdiğimiz ve bu gücü birleştirdiğimiz zaman, sadece mesleki eğitimde değil, birçok alanda önümüzdeki engelleri aşar ve istikbal davamızda başarıya ulaşılırız. Allah’ın izniyle AB üyeliği hedefine de ulaşırız. Bu kapsamda, AB ile uyum çalışmalarımız doğrultusunda, 2014 sanayi stratejimiz sayesinde ciddi mesafeler aldık. Meslek liselerinin teknik donanım ve laboratuvar ortamlarının iyileştirilmesi, eğitmenlerin bilgi ve birikim olarak yeterli seviyeye ulaşmaları ve mesleki yeterlilik sertifikası ile belirli bir standarda ulaşmış meslek lisesi mezunlarını yetiştirme yolunda önemli adımlar attık. Ayrıca, 6111 sayılı torba kanunla da meslek lisesi mezunları ve mesleki yeterlilik belgesi sahiplerinin istihdamını teşvik edici düzenlemeler yaptık. Yine, Milli Eğitim Bakanlığı öncülüğünde başlatılan mesleki eğitim sisteminin reform çalışmalarıyla mesleki eğitim programları, özel sektörün ihtiyaçlarına paralel olarak yeniden sınıflandırıldı. AB normlarıyla uyumlu eğitim standartlarına göre 42 meslek alanı ve 197 meslek dalı belirlendi. Mesleki eğitim kurumlarında çalışan yöneticiler ve eğitimciler yeni yapılanmaya paralel olarak eğitilirken Mesleki Yeterlilik Kurumu’nun kurulması da sektöre büyük bir moral aşıladı. “İnsan asla bir meta değildir, ona robot muamelesi yapmak insanlığa aykırıdır” İnsan kaynakları yönetiminin size göre anlamı nedir? Bir Çin atasözü der ki; 1 yıl sonrasını düşünüyorsanız buğday ekin, 10 yıl sonrasını düşünüyorsanız ağaç dikin, 100 yıl sonrasını düşünüyorsanız insan yetiştirin… İşte insan kaynakları yönetimi de bu anlayışla ortaya çıkmış, insana dayalı bir üretim anlayışının neticesinde günümüzün vazgeçilmez kavramları arasında yerini almış. İstediğiniz kadar gelişmiş teknoloji kullanın, başarılı bir insan kaynakları yönetimi gerçekleştiremediğiniz takdirde geri kalmaya mahkûmsunuz. O yüzden şunu özellikle vurgulamak gerekiyor: İnsan kaynakları yönetimi sadece ekonomik bir faaliyet olarak algılanamaz. İnsan kaynakları yönetiminin özünde ve temelinde insan olduğuna göre o halde temel hedef insanın mutluluğu olmalıdır. İnsan asla bir meta değildir. Dolayısıyla insanı bir meta gibi görürcesine ona robot muamelesi yapmak insanlığa aykırı bir yaklaşım olur. İnsan kaynakları yönetiminde kasıt eğer maksimum kazanç ise o zaman biz insan kaynakları yönetiminde yanlış bir yerde duruyoruz demektir. İnsan kaynakları deyince gözlerde sadece dolar işaretleri beliriyorsa o zaman biz olabilecek en yanlış noktada duruyoruz demektir. Biz insana insan olduğu için değer veren, insanı yücelt ki devlet yücelsin diyen bir medeniyetin mensuplarıyız. Türkiye biraz geç kalsa da artık tam anlamıyla insan kaynakları yönetimine dayanan bir üretim anlayışını her alanda hayata geçirdi ve bu sayede son 9 yılda büyük bir atılım gerçekleştirdi. “Krizde 4 milyon civarında istihdam oluşturduk” Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri işsizlik. Genel olarak işsizlik sorununun çözümünün yanı sıra dezavantajlı grupların (kadın, genç, engelli) istihdamındaki sorunların çözümü için hükümet nasıl bir politika yürütüyor? Bakınız bir dönem ülkemizde yüzde 16’lara yükselen işsizlik oranını biz küresel kriz atmosferinde dahi şu anda yüzde 9’lara getirmeyi başardık. Bazı AB ülkelerinde işsizlik oranları şu anda yüzde 25’lere dayandı. Buna özellikle dikkatinizi çekiyorum. Böyle bir dönemde biz kriz atmosferinde dahi yaklaşık 4 milyon civarında istihdam oluşturduk. Bu çerçevede, işsizliği azaltmak için iki stratejik yaklaşım belirledik. Öncelikle, aktif işgücü piyasası programları ve teşvik paketlerini birbiri ardına devreye alarak konjonktürel işsizliği azalttık; yapısal işsizliğe çözüm bulmak amacıyla uzun vadeli stratejiler geliştirdik. Teşviklerin yanı sıra, işgücümüzün istihdam edilebilirliğini arttırmak amacıyla mesleki eğitim, toplum yararına çalışma ve staj programları gibi aktif işgücü piyasası programlarını uyguladık. Aktif işgücü programları için artık her yıl ortalama 1 milyar dolara yakın bir kaynak ayırmaya başladık. 2013’ten itibaren her yıl 400 bin işsizimizi bu programlardan yararlandıracağız. Sosyal güvenlik sisteminde de yapısal reformlara gittik. Değişik sigorta kurumlarını tek çatı altında topladık, genel sağlık sigortası sistemi kurduk. Böylece nüfusun tamamını güvence altına aldık. İstihdamda zorluk çeken gruplara pozitif ayrımcılık sağlayarak özel programlar uyguladık. Ülkemizde işsizlik sorununun aynı zamanda bir mesleksizlik sorunu olduğu düşüncesiyle, Uzmanlaşmış Meslek Edindirme Merkezleri Projesini başlattık. 5 yıl devam edecek olan bu proje ile her yıl 200 bin kişi olmak üzere toplam 1 milyon işsizimizi eğitimden geçirecek ve işe yerleştireceğiz. “Bizim için müşteri memnuniyeti esastır” Türkiye’de devlet dairelerinde bürokrasi hala büyük bir sorun. Bürokrasi, devlet memurları ile vatandaşlar arasında doğru iletişim kurulmasının önündeki en büyük engellerden biri. Vatandaşların “müşteri” olduğunu düşünerek hükümetiniz döneminde müşterilerin devlet dairelerinde aldıkları hizmetten memnun olduklarını söyleyebilir misiniz? Memnuniyetin artması için neler yapılıyor? Bizim için müşteri memnuniyeti esastır. Şaka bir tarafa biz müşteriden de öteye, her şeyden önce milletin hizmetkârları olarak vazifenin yürütülmesi bilincinin yakalanmasını önemsiyoruz. Bizim siyaset anlayışımızın da özü budur. Bu anlayışı bürokraside de hâkim kılıyoruz. Bu noktada Sayın Başbakanımızın çok büyük bir hassasiyeti var. Nitekim son 9.5 yılda artık o eski köhnemiş bürokratik zihniyetin kırıldığı ortadadır. Siz artık devlet dairlerinde “Bugün git yarın gel” diyen zihniyeti görebiliyor musunuz? Elbette bu anlayışın kalıntıları vardır ama biz bunu şu anda minimum düzeye indirdik, inşallah tamamen kalkması için de mücadelemizi sürdüreceğiz. “Yaşlanan Avrupa için çare Türkiye” Türkiye nüfusu yaşlanıyor. Hükümet, yaşlanan işgücüne karşı genç işgücünün artmasını sağlayacak hangi önlemler alınıyor? Bu önlemler AB’nin bu konuda izlediği politikalara paralel mi? Nüfusunuzun dinamizmini koruyamadığınız zaman ekonomideki dinamizmi de kaybedersiniz. Nüfusun yaşlanması demek, genel olarak toplumların varlıklarını sürdürebilmeleri için elzem olan hücre yenilenmesinin de gittikçe işlevini kaybetmesi demektir. Hücrelerini yenileyemeyen, üretkenliğini koruyamayan toplumların her alanda bir kısırlık problemiyle yüzleşmeleri, kısır döngü içerisine girmeleri kaçınılmazdır. Bugün AB ülkelerinin karşı karşıya kaldığı ekonomik, siyasi ve insani krize baktığımız zaman bunun arkasında yatan en önemli sebeplerden birinin de bu kısır döngünün olduğunu görüyoruz. Türkiye’nin şu anda yaş ortalaması 29,7. Bu rakam yaşlanan Avrupa için çarenin Türkiye olduğunu gösteriyor. Yaş ortalamamız 29.7 olmasına rağmen bu rakamın geçmiş yıllara göre artış gösterdiği, istatistiklerin Türkiye’nin nüfusunun orta ve uzun vadede yaşlanacağını gösteriyor. O yüzden Sayın Başbakanımızın 3 çocuk çağrısı tamamen bilimsel verilere dayanan, gerçekçi ve vizyoner bir öneridir. 2011’de Türkiye’nin yıllık nüfus artış hızı binde 13,5 olarak gerçekleşti. 2011’de 81 ilden 56’sının nüfusu bir önceki yıla göre artarken, 25 ilin nüfusu azaldı. Türkiye İstatistik Kurumu’nun projeksiyonuna göre, 2011 yılı itibariyle binde 12,8 olarak hesaplanan nüfus artış hızı, 2019’a gelindiğinde ilk kez binde 10’un altına düşecek. 2019’da Türkiye nüfusu binde 9,9′luk artış hızıyla 80 milyon 983 bin kişiye ulaşacak. Nüfus artış hızı 2025’e gelindiğinde binde 7,7′ye gerileyecek. Bu tarihte Türkiye nüfusu 85 milyon 407 bin olacak. İşte bu rakamlar Başbakanımızın 3 çocuk önerisinin ne kadar haklı bir gerekçeye dayandığını gösteriyor. |
Kaynak: Gazete Ekonomi , Link : http://www.gazeteekonomi.com/2012/08/08/yaslanan-avrupa-icin-care-turkiye/
Anahtar Kelimeler: