Print Al |
Sanayi tesislerinin atmosfere saldıkları sera gazı, karbon kotaları ve karbon ayak izi, artık kamuoyunun aşina olduğu kavramlar. Ancak su kotası, sanal su ticareti ve su ayak izi henüz küçük bir uzmanlar grubunun ötesinde pek bilinmiyor. İş dünyası ve hükümetler, örneğin hava kirliliği ve iklim değişikliğine yol açan sera gazı salımına karşı birçok önlem alırken azalan su kaynakları konusunda harekete geçmekte geç kaldılar. Bugün, ülkelere sera gazı salımlarını belli bir seviyenin altına indirmelerini şart koşan Kyoto Protokolü gibi bir düzenleme var. Şirketlerin birbirlerinden karbon kotası alıp sattığı piyasaların küresel hacmi Oslo merkezli araştırma kuruluşu Point Carbon’un verilerine göre 2008’de iki kattan fazla artarak 92 milyar euro’ya ulaştı. Ancak bugün sanayi kuruluşlarının üretim sürecinde tükettikleri su miktarı, ya da tarım ürünlerinin ihraç edilmesiyle dolaylı olarak ülke dışına çıktığı varsayılan suyla ilgili çevreci örgütler ya da kariyerini buna adamış akademisyenlerden başka pek ses çıkaran yok. Oysa görüntü hiç de parlak değil. Birleşmiş Milletler’in tahminine göre, 15 yıl içinde dünya nüfusunun yüzde 50’si su sıkıntısı çekilen bölgelerde yaşıyor olacak. Ortalıkta yağış dağılımının giderek daha kısa aralıklarla ve şiddetini artırarak değiştirdiğine ilişkin bir sürü rapor dolaşıyor. Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz havzası bu dengesizliklerin artmaya başladığı coğrafyalardan. 16-22 Mart tarihlerinde İstanbul’un ev sahipliği yapacağı Beşinci Dünya Su Forumu’nun Genel Sekreteri Prof. Dr. Oktay Tabasaran, şubat ayında düzenledikleri bölgesel bir toplantıda buna yakından tanık olduklarını anlatıyor: “Birinci İstanbul Su Forumu’nda bakanları dinledim. Kuzey Kıbrıs’tan gelen bakan ‘Ülkemde su yok. Toroslardan 2013’te gelecek suyu bekliyoruz’ diyordu. Fas’tan gelen yetkili ise ‘Bizde çok fazla su var, sel götürüyor’ diye şikayet etti.” İklim değişikliğiyle mücadele ederken bir yandan da su yönetimini daha akıllıca yapmak, tüketimi optimize etmek büyük önem taşıyor. Küresel su tüketiminin yüzde 70’inin kaynağı olan tarım ve onu yüzde 23 ile ikinci sırada izleyen sanayi sektöründe tasarrufun artması için hedefler de içeren düzenlemeleri hayata geçirmek masada olan bir seçenek. 20 bin katılımcının beklendiği Dünya Su Forumu’nun bütün bu tartışmalar için sonunda bir platform olması umut ediliyor. Tabasaran, üç sene önce Meksika’da düzenlenen forumun yarattığı hayal kırıklığını yaşamamak için uğraştıklarını anlatıyor. “O zaman liderler yine bir araya geldiler, bir sonuç çıkmadı. Biz o süreci çok iyi gözden geçirdik. O hataları yapmayacağız.” Forumda hem bakanlar hem yerel yönetimler düzeyinde iki sonuç bildirgesi açıklanacak. Yerel yönetimlerin taraf olacağı İstanbul Konsensüsü’nün bağlayıcı olmasa da su tüketimi ve yönetimiyle ilgili belli hedefler getirmesi bekleniyor. Forumun Elçisi olarak görev yapan Almanya’nın eski çevre bakanlarından Profesör Klaus Töpfer, bir su krizinin yanı sıra yatırım krizi ile de karşı karşıya olunduğu görüşünde. |
Kaynak: Fortuneturkey , Link : http://www.fortuneturkey.com/haberdetay.asp?news_id=498
Anahtar Kelimeler: