Bugün: 27 Kasım 2024 Çarşamba
Favorilerime Ekle | Künye | Reklam
Ana Sayfa | Yazarlar
Print Al
Akıllı Kalabalık



Dağdaki çobanla doktorun oyu aynı mı?

Demokrasilerde kararları halk alır ama bu durum aynı zamanda rahatsız edicidir. Eğitimli insanların aklında aynı soru vardır: Dağdaki çobanla doktorun oyu aynı mı mıdır?

Eski Yunan şehir-devletlerinde bütün yurttaşlar (kadınlar ve köleler hariç) oy kullanma hakkına sahipti. Atina’da bütün vatandaşlar toplanır ve kararlar oy çokluğuyla alınırdı. Fakat o zamanlarda da eğitimli insanlar bu durumdan şikayet ederdi. Demokrasi fikri, kendi ana yurdunda bile filozoflar tarafından “ayak takımının yönetimi” diye aşağılanırdı. Nasıl her işi o işin uzmanı yapıyorsa, Sokrat’a göre de, toplumsal kararları uzmanlar almalıydı.


Eflatun, halkın duygusal davranarak, savaş gibi çok önemli konularda bile yanlış kararlar verilebildiğini söylüyordu. Devlet isimli eserinde “Bir panayırıdır demokrasi, beğen beğendiğini al. Ahlâki değerlere kimse aldırış etmez. Demokrasilerde hiçe sayılır bütün bunlar. Kendine halkın dostu dedirtmek yeter. Kargaşa hürriyet; israf cömertlik; yüzsüzlük de yiğitlik olur.” demişti.

Bugün de sadece Türkiye’de değil, Amerika Birleşik Devletleri’nde bile sokaktaki insanın toplumsal konularda karar alma hakkı, aydınların sorguladığı bir konudur.

Eğitimsiz kitlelerin bilinçsizce aldıkları kararların toplumları felakete sürekleyeceğine dair görüşleri çoğaltmak mümkün.

Oy verme hakkı sadece eğitimli insanlara verilse ne olur?

Aslında siyasi seçimler hariç, toplumda karar alma yetkisi eğitimli insanların elindedir. Doktorlar hastaları adına; mühendis, avukat gibi uzmanlar müşterileri adına karar alırlar. İnsan için en iyi olanı, konunun uzmanı bilir.

Peki, toplum için karar alma yetkisini, sadece eğitimli ve siyasi konularda bilgi sahibi insanlara emanet etsek ve onlar da geniş kitleler adına karar alsa, bu karar toplumun yararına olmaz mı?

Toplum hakkındaki kararları sadece eğitimlilere bırakmak öncelikle eşitlik hakkına aykırıdır. Ama diyelim ki demokrasiden vazgeçsek bile bu yöntemin önemli sakıncaları var:

Ayrımcılığa yol açar: Eğitim seviyesi, birçok faktörün sonucu olduğundan, sadece eğitimli insanlara oy verme hakkı vermek düşük gelirli veya dezavantajlı gruplardaki bireylerin siyasi katılımını sınırlar. Toplumda adaletsizlik artar.
Eğitimsizliği kalıcı hale getirir: Sadece eğitimli insanlara oy verme hakkı vermek, eğitimsiz insanların öğrenme, bilgilenme ve kendilerini geliştirme imkanlarını ortadan kaldırır.
Farklı görüş açılarını yok eder: Toplum hayatında farklı görüş açılarının temsil edilmesi ve çeşitliliğin artması toplumun ilerlemesi için şarttır. Sadece eğitimli insanlara oy verme hakkı vermek, küçük bir azınlığı diğerlerinden üstün kılar ve çoğulculuğu yok eder.
Bir toplumda tüm vatandaşların oy kullanma hakkı; çeşitlilik, eşitlik ve katılımcılık ilkelerinin hayata geçmesini sağlar.

Eğitimsiz kitleler akıllı karar alabilir mi?

Öte yandan çoğunluğu oluşturan “ortalama insan”, gündüz çalışır, akşamları ise TV izler. Dünyaya magazin penceresinden bakar ve hemen her konuda bilgisi sınırlıdır. Siyasi propagandaya alet olur. Kronik bir unutkanlığı vardır. Dolayısıyla isabetli karar alma yetkinliği yoktur.

Yine de bu kadar yüzeysel ve bilgisiz olan bu insanlar, belirli koşullar sağlanırsa isabetli karar alabilirler. Hatta eğitimli azınlıktan bile daha doğru karar alabilirler.

James Surowiecki Kitlelerin Bilgeliği kitabında, çok sayıda sıradan insanın, az sayıda çok bilen uzmandan daha isabetli kararlar aldığını örnekler vererek kanıtlar. (The Wisdom of Crowds)

James Surowiecki’ye göre kitlelerin mükemmel karar alabilmesi için üç şart vardır:

Birincisi çeşitliliktir. Bir toplumda farklı bakış açılarına sahip insanlar ne kadar çoksa ve kendilerini ne kadar iyi ifade ederlerse kitlenin alacağı karar o kadar isabetli olur. Fakat bu çeşitlilik şartı dünyanın hiçbir ülkesinde sağlanamıyor. Bugün dünyanın her yerinde insanlar kendi fikirleriyle aynı fikirde olan insanların sosyal medya hesaplarını takip ediyor, kendi siyasi görüşlerine uygun televizyon kanallarını izliyor. Herkes kendi yankı odasında yaşadığı için insanlar farklı fikirlere gözleri ve kulakları kapalı yaşıyor. İletişim o kadar kişiselleşti ki aynı çatı aldında barınan insanlar bile kendi inanç dünyanlarında yaşıyorlar. Bu yankı odalarında bireysel fikirlerin çeşitliliği ortadan kalkıyor. Dünyanın her ülkesinde toplumlar kutuplaşıyor.
İkincisi eşit bilgilenmektir. Eğer karar verecek insanların hepsi aynı düzeyde bilgi sahibi olursa, kolektif zekâ yükselir ve kitlenin alacağı kararın performansı artar. Bu şart da maalesef dünyanın hiçbir yerinde sağlanamıyor. Bırakın herkesin eşit bilgiye ulaşmasını, dezenformasyonun (propagandanın) hâkim olmadığı ülke neredeyse hiç yok. Dezenformasyon bütün toplumların zekâsını azaltıyor. Bugün sadece Türkiye’de değil Amerika Birleşik Devletleri’nde bile kitlelerin temiz bilgiye erişmesi mümkün değil. Herkes dezenformasyondan fazlasıyla nasibini alıyor.
Üçüncüsü herkesin oy kullanırken diğerlerinin hangi yönde oy kullandığını bilmemesidir. Bu şart her ülkede her seçimde sağlanıyor. Kimse oy kullanırken seçim sonuçlarını bilmiyor. Kamuoyu araştırmalarının kitleleri yönlendirmesi mümkün ama etkisi sınırlı.
Eğer James Surowiecki’nin söylediği bu üç şartı eksiksiz yerine getirirsek kitleler elbette en akıllı kararı alır ama bugün yukarıdaki 3 şarttan 2’sini hiçbir ülkede yerine getirmek mümkün değil.

Kitlelerin dezenformasyona maruz kalarak kutuplaşması bugün dünyadaki bütün demokrasilerin gerçek bir sorunudur. Aydınlar bu durumdan haklı olarak çok rahatsız.

Ama elimizde daha iyi bir yöntem yok. Demokratik bir toplum olmak istiyorsak, bu zorlukları aşmalıyız. Dezenformasyonu azaltarak geniş halk kitlelerinin daha bilinçli kararlar almasını sağlamalıyız. Bağımsız medyayı ve sivil toplum kuruluşlarını güçlendirmeliyiz. Aydınlık yarınlara ancak demokrasiyi güçlendirerek ulaşabiliriz.


Temel Aksoy ile iletişim kurmak için e-mail adresi: temelaksoy@temelaksoy.com
Yazarın Diğer Yazıları
Siz de Dikkat Fakiri misiniz?
Markayı Büyüten Penetrasyondur
Küçük Markalar Nasıl Büyür?
Reklam Yapmak, Soyutu Somutlaştırmak Demektir
Ries ve Trout’un Marka Konumlandırma Stratejisi
Paradan Daha Önemli Ne Var?
Marka Vaadi Nedir?
Reklamın Amacı Tanıtımdır, İkna Değil
Ürün mü Marka mı Daha Önemli?
Reklam Dolandırıcılığı
İktibas Yazarlar

Namaz Vakitleri
İnsan Kaynakları
Şirket Kültürü
Kişisel Gelişim
Liderlik
İş Yönetimi
En Çok Okunanlar
En Çok Yorumlananlar
Künye | Bize Ulaşın | Gizlilik İlkeleri
Copyright ©2012 yonetimhaber.com | | info@yonetimhaber.com
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz © 2011-2012, Tüm Hakları Saklıdır.