Bugün: 23 Kasım 2024 Cumartesi
Favorilerime Ekle | Künye | Reklam
Ana Sayfa | Yazarlar
Print Al
Bazı Reklamlar Sert Bazıları Yumuşaktır. Sizinki H



Yerleşik pazarlama anlayışı insanların bir markayı satın alması için, o markanın üstünlüğüne ikna olmaları gerektiğine inanır. Bu nedenle ünlü pazarlama yazarının neredeyse tamamı reklamların esas işlevinin insanları ikna etmek olduğunu savunur. Bu düşüncenin tarihi çok eskidir. 1897’de, Charles Austin Bates her reklamın sağlam satın alma nedenlerine ihtiyacı olduğunu ileri sürmüş, 1961’de Rosser Reeves her markanın “biricik satış önermesine” (Unique Selling Proposition) sahip olması gerektiğini söylemiştir. Bugün pek çok reklam ajansının reklamlarında bu anlayışı görmek mümkündür. Reklam literatüründe bu anlayışla reklam yapmaya yani markanın rakiplerinden üstün olduğuna insanları ikna etme çabasına “sert reklam” (Strong Advertising) denir.



Bunun zıttı ise reklamın işlevinin insanları ikna etmek değil, markayı insanların zihnine sokmak ve onların satın alma kararları verecekleri anda markayı hatırlamalarını sağlamak olduğuna inanan yaklaşımdır. 1914’te Theodore McManus, 1920’de Raymond Rubicam reklamın işlevinin insanların ilgisini çekmek, onlarda duygusal bir tepki oluşturmak ve böylelikle markayı onların zihnine yerleştirmek olduğunu savunmuşlardır. Bu anlayışı benimseyen reklamcılar markanın üstünlüklerini anlatarak insanları ikna etmek yerine ilginç ve insanlarda olumlu duygusal tepkiler oluşturan reklamlar yaparlar. Andrew Ehrenberg’in de savunduğu bu görüşe göre bu tür reklamlar dikkat çektikleri için ve izleyicilerde (dinleyicilerde) olumlu duygular oluşturdukları için insanların markayı hafızalarına kaydetmelerini sağlar. Bu anlayışla yapılan reklamlara “yumuşak reklam” (Soft Advertising) denir.

Eğer gerçekten markanın bir üstünlüğü varsa bunu reklamlarında anlatmasına elbette karşı değilim. Ama her ürün kategorisinde markalar o kadar birbirlerinin aynısı ki insanlar bir markanın kendi üstünlüğünü anlatmasını hiç inandırıcı bulmuyor. Ben geçmiş yıllarda reklamların mutlaka markanın üstünlüğünü anlatması ve insanları buna ikna etmesi gerektiğine yani “sert” bir anlayış benimsemelerine inanırdım. Ama son yıllarda Ehrenberg Bass okulunun ve özellikle Byron Sharp’ın çalışmalarını inceledikten sonra düşüncem değişti. Bugün geldiğim düşüncede bir markanın kendi ürününün üstünlüğünü anlatma çabası yerine insanların ilgisini çeken ve onlarla duygusal bağ kuran reklamları çok değerli buluyorum. Bu anlayışı yani “yumuşak” bir reklam anlayışı benimseyen markaların da doğru yaptıklarını düşünüyorum.

Benim inancıma göre eğer bir reklam, ürün veya hizmetinin rakiplerden üstün olduğu çabasını hiç göstermeden,

İlgi çekmeyi başarıyorsa
İzleyiciyle duygusal bir bağ kurabiliyorsa
Markayı rakiplerinden ayrıştırabiliyorsa
başarılı bir reklamdır. Çünkü böyle bir reklama şirket yeteri kadar bütçe ayırır ve bu reklam anlayışını kesintisiz bir şekilde sürdürme basiretini gösterirse, marka insanların zihinlerinde yer eder ve satın alma anında insanlar markayı hatırlarlar.

Bir şirket bunu başaran bir reklamcıdan bundan daha fazla ne isteyebilir ki?


Temel Aksoy ile iletişim kurmak için e-mail adresi: temelaksoy@temelaksoy.com
Yazarın Diğer Yazıları
Tatiller En Doğru Kararları Alma Zamanıdır
B2B Markalar Nasıl Büyür?
10 Maddede Dijital B2B Pazarlama
Endüstriyel Şirketlerin Dijitalleşme Fırsatı
Reklamcının Amacı Markayı Ünlü Yapmaktır
Reklam, Yeterince İyi Olmayan Bir Markanın Ödemesi
Marka Sadakati Satın Alınamaz
Sadakat Yalanı
Pareto Oranı 80/20 mi Yoksa 60/20 midir?
Gündelik Hayatın Keşfi
İktibas Yazarlar

Namaz Vakitleri
İnsan Kaynakları
Şirket Kültürü
Kişisel Gelişim
Liderlik
İş Yönetimi
En Çok Okunanlar
En Çok Yorumlananlar
Künye | Bize Ulaşın | Gizlilik İlkeleri
Copyright ©2012 yonetimhaber.com | | info@yonetimhaber.com
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz © 2011-2012, Tüm Hakları Saklıdır.