Kârsızlık, arsızlıktır!
Anadolu'dan bir söz... Anlatmak istediği, değer üretmeyen süreçlerin, saygıyı hak etmediğidir. Yeni bir lige hazırlanan Türkiye'de firmalarımızın dikkate almak zorunda olduğu belki de en önemli yaklaşım budur; kârsızlık, kötücül süreçleri başlatır.
Dün Başbakan'ın da dilindeydi; "Merkez nal toplasaydı, biterdik!" Nal toplamak, kârsızlığın bir başka ifadesidir aslında. Arsızlık ise IMF'nin ortağı değil de kölesi olmakla eşdeğerdir.
Şahin Tulga, kârlılığın böylesine belirleyici olduğu bir dönemde bölgesel oyunculuğa soyunan firmaların, kârlılığına kafayı takmış bir vizyonerimiz.
Uzun yıllar küresel şirketlerin yönetiminde bulunan Tulga'nın tezi, yüksek kârlığa geçmenin Türkiye için artık "zorunluluk" haline geldiği ve bunun da "öğrenilebilir" olduğudur. Kurduğu "Profitkâr" iş başarısı platformu da tepe yönetimlerini, yüksek kârlılığa geçişe hazırlayacak. Ciro odaklı zihinlerimizin, ilk 10 ekonomi arasındaki Türkiye'nin gerçek ihtiyacını karşılamayacağını biliyoruz. Zira firmalar artık "yüksek kârlılığa" odaklanmak zorunda. Profitkâr platformu, eğitim kamplarından tartışmalara dek pek çok yöntem sayesinde, şirketlerin temel problemi kârlılığın çöküşüyle baş edilebilecek bir uzmanlık merkezine dönüşebilecek.
Profitkâr için 4x4 modeliyle Tulga şunları hedefliyor: "1- kalıcı rekabet avantajı için iş modelini temel alan ve uygun iş stratejisi kurgulamak, 2- operasyonel verimliliği artırmak, 3- kârlılıkta büyümeyi iş stratejisine uyumlu gerçekleştirmek ve 4- büyümeyi, değişimi iyi yönetmek."
Türkiye artık nal toplayan vasat iş modellerinin ve düşük kârların ülkesi olmaktan çıkmak durumunda. Bu da kârsız uğraşlardan kurtularak olacaktır.
Şeref Oğuz ile iletişim kurmak için e-mail adresi: