Print Al |
Sual: Ateist diyor ki: Allah’ın hiçbir şeye ihtiyacı yoksa ne diye insanları, cinleri, melekleri ve canlı cansız mahlûkları yarattı? Bizim ibadetimizin ona bir faydası, günahlarımızın da ona bir zararı olmadığı halde, ne diye ibadet etmeyip isyan edenleri Cehenneme atıyor? CEVAP Kâfirler de, ahirete gidince tanıyacaklar. Tanımayan hiç kimse kalmayacaktır. Bir âyet-i kerime meali: (Cin ve insanları ancak, beni bilip itaat, ibadet etmeleri için yarattım.) [Zariyat 56] İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Bu âyet-i kerime gösteriyor ki, cin ve insanların yaratılması, Allahü teâlâyı tanımaları içindir ki, bunlar için şeref ve saadettir; yoksa Allahü teâlânın bir şey kazanması için değildir. Hadis-i kudside, (Tanınmak için her şeyi yarattım) buyurması, (Onların beni tanımakla şereflenmesi için) demektir; yoksa (Tanınayım ve onların tanımasıyla kemal bulayım) demek değildir. Bu mânâ, Allahü teâlâya lâyık olmaz. (1/266) Bir âyet-i kerime meali de şöyledir: (Yerde olan her şeyi sizin için yarattım.) [Bekara 29] İki hadis-i kudside buyuruluyor ki: (Seni kendim için yarattım. Başka şeylerle oyalanma!) [İslam Ahlakı] (Ey Âdem oğlu, sizi kendim için yarattım. Her şeyi de sizin için yarattım. Senin için yarattıklarım, seni, kendim için yaratılmış olduğundan alıkoyup gâfil ve meşgul etmesin.) [İslam Ahlakı] Bir âyet-i kerime meali de şöyledir: (Sizi abes olarak, oyuncak olarak mı yarattım? Bize döndürülmeyeceğinizi mi sanıyorsunuz?) [Müminun 115] (Bizim ibadetimize Allah’ın ihtiyacı yoktur, günahlarımız da ona zarar vermez) diyerek Allahü teâlâya ibadet etmeyen kimse, perhiz yapmayan, ilaç kullanmayan hastaya benzer. Doktor bu hastaya perhiz tavsiye etse, bazı ilaçlar verse, bu hasta da, (Perhiz yapmazsam, ilaçları almasam doktora hiç zararı olmaz, perhizin ve ilaçların ona bir faydası olmaz) diyerek gerekli ilaçları kullanmasa, elbette doktora zararı olmaz; ama kendine zarar verir. Doktor, kendine faydası olduğu için değil, onun hastalıktan kurtulması için, ilacı tavsiye ediyor. Doktorun tavsiyesine uyarsa şifa bulur, uymazsa hastalığı artarak ölür gider. Doktorun bundan hiç zararı olmaz. (İşlediğim günahların Allah’a zararı olmaz, ibadetlerimin de faydası olmaz) diyerek, Allahü teâlâya isyan edip, ibadet etmekten kaçanlar da, Cehenneme gider. Ateist ve yaratılış gayesi Sual: Ateistlerin sorusu: Zariyat sûresinin, 56. âyetinde, (Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etmeleri için yarattım) denirken, A’raf sûresinin 179. âyetinde, (Biz, cin ve insanların çoğunu Cehennem için yarattık) deniyor. İnsan ve cin, kulluk için mi, yoksa Cehennem için mi yaratıldı? Bu iki âyet çelişkili değil mi? Bir de, Tanrı, insanların Cennete veya Cehenneme gideceğini biliyorsa veya Cehennem için yaratmışsa, onları imtihan etmesi, sorguya çekmesi gereksiz değil mi? CEVAP Böyle sualler, ateistlerin sitelerinde bulunduğu için sık sık gündeme getirilmektedir. Her ilmi, ancak o ilmin uzmanları anladığı gibi, âyetleri de, Peygamber efendimiz ve müfessir âlimler anlar, herkes anlayamaz. Anlayamayınca da böyle çelişki var zannedilir. Birinci âyette, cin ve insanların kulluk için yaratıldığı bildiriliyor. Cin veya insan, bu yaratılış gayesine uymazsa, elbette sorumlu olur. İkinci âyet eksik alınmış. Devamında açıklaması var. O âyetin tamamının meali şöyledir: (Biz, cin ve insanların çoğunu Cehennem için yarattık. Onların kalbleri var, anlamazlar, gözleri var, görmezler, kulakları var, işitmezler. İşte bunlar hayvan gibidir, hattâ daha da aşağıdır. Bunlar gâfillerin ta kendileridir.) [A’raf 179] Âyet-i kerimenin daha kolay anlaşılan meali şöyle oluyor: (Cin ve insanların çoğunu teşkil eden, anlamayan kalbleri, görmeyen gözleri, işitmeyen kulakları olan gâfiller, hayvan gibi, hattâ daha aşağı oldukları için Cehenneme gidecektir.) Demek ki Cehennem için yaratılan cin ve insanların vasıfları âyetin devamında anlatılıyor. Cehennemlik olanlar için, bu gâfillerin hayvan gibi, hattâ daha da aşağı olduğu bildiriliyor. Bu gâfiller niye anlamaz, görmez ve duymaz? Sebebi imansız olmalarıdır. İman olursa, kalbe nur dolar, o nur hem kulağa, hem göze tesir eder; göz görmeye, kulak da duymaya başlar. Bunları kısaca açıklayalım: Kalbleri var, anlamazlar: Cehenneme gidecek olan bu imansızlar neyi anlamazlar? İyiyi kötüyü, imanı küfrü, hayrı şerri, kârı zararı, Cenneti Cehennemi anlamazlar. Canlıları ayakta tutan ruhu anlayamazlar. Her canlıya can veren muazzam kudret sahibini elbette anlayamazlar. Çünkü basiretleri kapalıdır. Gözleri var, görmezler: Gözleri var, ama görmezler. Dünya’nın nasıl direksiz durduğunu, Güneş’in asırlardır devam eden ışık ve ısısını göremezler. Yerdeki ve göklerdeki nizamı göremedikleri gibi, kendi vücutlarındaki harikaları da göremezler. Camileri, Cennete giden yolları, Ehl-i sünnet âlimlerini ve kitaplarını görmezler, göremezler. Bunun gibi ibret alınması gereken varlıkları, olayları göremezler. Mesela, Ay, Güneş yıldızlar ve gezegenler var. Bunlar boşa mı yaratıldı. Bunları ve insanı yoktan kim yarattı? Öküzün trene baktığı gibi Ay’a Güneş’e bakar da ibret almazlar. Kulakları var, işitmezler: Okunan Kur'an-ı kerimi ve ezanı işitmezler, yani ona inanmazlar. Hak sözleri ve gerçekleri işitmezler. (Hayvan gibidirler, hattâ daha da aşağıdırlar) deniyor. Ha öküz trene bakmış, ha ateist Güneş’e bakmış, arasında ne fark var? Güneş, şimdiki yerinden çok uzakta olsaydı, soğuktan her yer donardı. Şimdikinden çok yakın olsaydı, bu sefer de her yer yanardı. Hayat olmazdı. Bunları tam yerine kimin koyduğunu düşünmeyenin hayvandan farkı ne ki? İmansızların dilsiz oldukları da bildiriliyor. Birkaç âyet-i kerime meali: (Onlar sağır, dilsiz, kördür, doğru yola dönmezler.) [Bekara 18] (Onlar, sağır, dilsiz, kördür, düşünemez, akledemezler.) [Bekara 171] (Onlar karanlıklar içinde kalmış sağır ve dilsizdir.) [En’am 39] (Onlar, yaratıkların en kötüsü, gerçeği düşünemeyen, akledemeyen sağır ve dilsizlerdir.) [Enfal 22] Neden dilsizler: Neyi söylemezler ki? Kelime-i şehadeti söylemezler. (Kâinatın bir yaratıcısı vardır) demezler, diyemezler. Ne kadar doğru varsa, hepsini inkâr edip gerçekleri söylemezler. İmansız, bütün kâinatın yoktan meydana geldiğini, her şeyi yaratanın doğa olduğunu söylediği hâlde, yok olanların, çürüyenlerin ve ölülerin tekrar dirilebileceğine akıl erdiremiyor. Bu nasıl doğa ki, gezegenleri, Dünya’yı, Ay’ı, Güneş’i, insanları, hayvanları, karaları ve denizleri hiç yokken meydana getiriyor, bunlar yok olunca eski hâline getiremiyor? Doğanın gücüne ne oldu? Bu kadar ahmaklık nasıl oluyor? Doğa demeyip başka güç dense de, hiç yokken meydana getiren, yok olduktan sonra da meydana getiremez mi? Önceki gücünü nereden almışsa, yine aynı yerden niye alamasın? İmansız ne kadar kafasız ki, Güneş’i, Dünya’yı ve kâinattaki her şeyi görüyor. Kendiliğinden olmayacağını da biliyor. Bunları yaratanın, tekrar yaratmasını [diriltmesini] imkânsız görüyor. Bu kadar akılsızlık olur mu? Yoktan var olduğuna inanıp da, yok olduktan sonra tekrar var olacağına inanmamak kadar saçmalık olur mu? Bu ateist, ateşe, ineğe, puta tapanlardan daha ahmaktır. Görüldüğü gibi, ateistin sorduğu iki âyet arasında, hiçbir çelişki yoktur. Dünya işlerinde de böyle değil mi? Mesela devlet, (Bütün okulları eğitim öğretim için açtık. Ama şu notu alamayanlar, sınıfta kalır, şu kadar yıl üst üste sınıfta kalan da okuldan atılır. Şu suçları işleyenler cezasını görür) diyor. Şimdi, hani öğrenciye eğitim verecektin, niye okuldan attın, niye cezalandırdın denir mi? İnsanların çoğunun cehennemlik olduğunu bildiren yukarıdaki âyete benzer çok âyet vardır. Birkaçının meali şöyledir: İnsanların çoğu kâfirdir. (Nahl 83) Çoğu fâsıktır. (Maide 49, 81,Tevbe 8, Hadid 16, 27) Çoğu müşriktir. (Rum 42) Çoğu inanmaz, iman etmez. (Bekara 100, Hud 17, Rad 1) Çoğu inkârcıdır. (İsra 89) Çoğu gâfildir. (Yunus 92) Kâfirlerin çoğu akletmez, kafası çalışmaz. (Maide 103) Ölüleri Allah’ın dirilteceğini çoğu bilmez. (Nahl 38) Kıyametin geleceğine çoğu inanmaz. (Mümin 59) Doğru olan dinin Müslümanlık olduğunu çoğu bilmez. (Rum 30, Yusuf 40) (Çoğunu Cehennem için yarattık) mealindeki âyetin, (Çoğu Cehenneme gidecektir) anlamında olduğunu yukarıdaki âyetler açıkça göstermektedir. İmtihan gereksiz mi? Son sorunun cevabı şöyledir: Allahü teâlâ, imtihan etmeden de, kullarının ne yapacağını, hangi günahları işleyeceğini elbette bilir. İmtihanı kendisi için değil, insanlar için yapıyor. Mesela Allahü teâlâ, ateiste, (Ben biliyorum ki, sen zaten inanmayacaktın, onun için seni Cehenneme attım) deseydi, ateist, (Suçum yokken, imtihan edilmeden, beni cezalandırmak adaletsizliktir. Beni dünyaya gönder, iyi ameller işleyeceğim) demez miydi? Ateistin ve diğer kâfirlerin böyle diyememeleri için, onlar dünyaya getirilmiş, onlara akıl verilmiş, iyi kötü yol gösterilmiş, böylece itiraz edecek bir mazeretleri kalmamış oluyor. Kâfirler, buna rağmen, bir kurtuluş ümidiyle, mealen şöyle diyecekler: (Rableri huzurunda başları öne eğik, “Rabbimiz, gördük, duyduk, şimdi bizi dünyaya geri gönder de, iyi işler yapalım, artık kesin olarak inandık” diyecekler.) [Secde 12] (Ey Rabbimiz, bize az bir süre ver, senin davetine uyup elçilerine tâbi olalım.) [İbrahim 44) Bunlara, (Siz dünyadan gelmiyor musunuz?) denecektir. Kurtuluş ümidi kalmayan kâfirler, (Keşke toprak olsaydık) diyeceklerdir. (Nebe 40) Toprak da olamayacaklar, sonsuz azaba mâruz kalacaklardır. Ateistlere diyoruz ki: Bu feci hâle düşmeden iman nimetine kavuşmalısınız. |
Kaynak: , Link : www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=3059
Anahtar Kelimeler: