Print Al |
Rabbimize hamdolsun, bu sene de nasip oldu "Onbir ayın sultanı"na kavuştuk... Bugün dördüncü orucumuzu tutuyoruz... Oruç ibadeti, yalnız bu ümmete değil, diğer ümmetlere de farz kılınmıştı. Fakat onların orucu başka günlerde ve başka aylarda idi. Bize ise ramazan ayında farz kılındı. Kur'ân-ı kerîmin nazil olduğu, içinde bin aydan daha kıymetli Kadir Gecesinin bulunduğu ramazan ayının tercih edilmesi, nimet üstüne nimet oldu bizim için... Bize bir ay oruç tutmamızı farz kıldı. Bu ayın tesbitini bize bırakmadı, yoksa her millet kendine bir ay seçecekti. Hatta o ayın hangisi olacağı da görüş ayrılıklarına sebep olacaktı. Dünyadaki bütün Müslümanların, aynı günde oruca başlamalarını ve aynı günde bayram yapmalarını, birlik ve beraberliğin temini için ayını da bizzat Rabbimiz seçti. Kamerî aylardan olması da büyük nimet. Kullanmakta olduğumuz Şemsî denilen aylardan olsaydı; her sene aynı mevsimde oruç tutmak zorunda kalacaktık. Bazı yerlerde günler çok uzun, onlar hep o uzun günlerde tutacaklardı oruçlarını ve hep zorlanacaklardı. Diğer bazı yerlerde ise kısa günlerde oruç tutulacaktı, onlar da fazla acıkmayacakları, susamayacakları için, nefisleri ile mücâdele ve Rabbimizin rızasını kazanmak için çekilen sıkıntıların zevkine varamayacaklardı. Yine Şemsî takvimle olsaydı, diğer mevsimler bu mübarek ayı misâfir etme şerefine eremeyeceklerdi... Ramazân-ı şerîf, her sene on veya onbir gün öne gelir. Otuzüç sene oruç tutan bir mü'min, senenin bütün mevsimlerinde, bütün aylarında ve günlerinde oruç tutmuş olur. Bu ayda bizlere çok müjdeler var. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki: (Ramazan ayını, oruç tutarak, ibadetlerle, haramlardan sakınarak, mükafatını Rabbinden bekleyerek geçiren mü'minin bütün günahları affedilir. Annesinden yeni doğmuş gibi günahsız olur.) (Ramazan ayının başı rahmet, ortası mağfiret, sonuysa Cehennemden kurtuluştur.) Orucun diğer ibadetlerden farkı, onda gösteriş yoktur. O, kul ile Rabbi arasındadır, başkalarının haberi bile olmaz. Meselâ; namaz kıldığımız zaman, bizim namazımızı beğensinler, takdir etsinler diye içimizden geçirebiliriz. Zekât verirken de aynı şeyleri düşünebiliriz. Hac, zaten topluca yapılan bir ibadettir, gizlenemez. Oruç, gizli bir ibadettir, kimse fark edemez, ondan ancak Yaratıcımızın haberi olur. Bunun içindir ki, Rabbimiz şöyle buyuruyor: "Âdemoğlunun bütün amelleri kendisi içindir, oruç hariç. O, benim içindir. Yemesini içmesini, nefsâni arzularını benim için terk ediyor, onun karşılığını da ben vereceğim." |
Kaynak: , Link : www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/m-said-arvas/591820.aspx
Anahtar Kelimeler: