Print Al |
Bu nedenle kararlarımıza ışık tutması amacıyla önemli gördüğüm alanları “Risk Yönetimi: Risklerle Yaşamanın 10 Yolu” başlığı altında sizlere sunmaya çalıştım. Düşündüğümüzde yaşıyor olmamız bile başlı başına bir risk… Herhangi bir yere gittiğimizde hatta yolda yürürken bile aklımıza gelmese de bir sürü riskle karşı karşıyayız. Ne yapmalıyız? Buradan çıkarmamız gereken sonuç; risklerden kaçabilmemizin mümkün olmadığı… Peki ne yapmalıyız? Risklerden kaçmak yerine risklerle korkmadan yaşamanın yolunu öğrenmeliyiz. Herhangi bir konuda karar alırken risk yönetimi yaparak durumu avantajları ve dezavantajlarıyla değerlendirerek, bu analizlerimiz ışığında hareket etmeliyiz. Hepimiz farkındayız ki; günümüzde çalışma hayatı daha da karmaşık bir hal aldı ve gittikçe karmaşıklaşmaya devam ediyor. Bu da riskleri öngörebildiğimiz ölçüde önleyebileceğimizi ve bir risk yönetimi planlamasına ihtiyaç duyduğumuzu gösteriyor. Evet, riskler belirsizlik içerir bu nedenle onları net olarak öngöremeyiz. Ancak olası bir zararı önceden algılayabilir, potansiyel sorunları önceden tahmin edebiliriz. Risk dediğimiz şey de bu değil midir zaten? Risk denildiğinde genellikle insanın üzerinde stres, baskı ve olumsuz sonuçlar oluşturan bir algı oluşur. Bu algı bir ölçüde doğrudur aslında. Ancak riskin yönetilebilir bir kavram olduğunu unutmamalı ve planlamamızı bu düşünceye göre yapılandırmalıyız. Etkin bir yönetimle riskleri fırsata dönüştürülebilmek bizim elimizde… Risk yönetiminin bireyler için amacı: Bireylerin hedeflerine ulaşmasına katkı sağlar. Kişi kendisinin neye ihtiyacı olduğunu daha net belirler ve buna göre karar verme sürecini daha etkin yürütür. Karar alma mekanizmaları güçlenir. Yaşam kalitesi artar. Geleceğe yönelik planlarında veri oluşturur. Sorunların çözümüne daha geniş perspektiften bakılmasını sağlar. Risk yönetiminin işletmeler için amacı: İşletmelerin hedeflerine ulaşabilmesi ve uygulamalarının devamlılığını sağlayabilmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması, İşletmelerin mevcut mallarının verimli bir şekilde kullanılmasının sağlanması, Çalışanların oluşabilecek kazalara karşı korunması için gerekli tedbirlerin alınması, İşletmelerde oluşabilecek kayıpları minimum seviyeye getirmek için gerekli planlamanın yapılması, Tüm bunların düzenli olarak kontrol edilmesi süreçlerinin etkin bir şekilde yürütülmesini sağlamaktır. Risklerle baş edebilmenin püf noktalarına gelince: püf noktalar SWOT Analizi: Risklerle baş edebilmenin ilk yolu, riske neden olan kaynakların belirlenmesidir. Bu noktada işletmelerin stratejik planlamasında SWOT analizini kullanarak karşılaşabilecekleri tehlikeleri, güçlü ve zayıf yönlerini saptaması belirsizliğin tanımlanmasında önemli bir araçtır. Tabi aynı zamanda piyasanın durumu ve teknolojik gelişmelerdeki değişiklikler ışığında bu analizleri gerçekleştirmeliyiz. Bu yolla mevcut risklerin belirsizliği elde etmiş olduğumuz bu bilgilerle azaltılmaya çalışılır. Böylece, risklerin neden olacağı kayıpları minimum seviyeye indirebiliriz. Bu nedenle bütün alternatifleri düşünüp, farklılıklar karşısında nasıl hareket etmemiz gerektiğinin planlamasını yaparak hareket etmek birincil önceliğimiz olmalıdır. Değerlendirme: Riskleri belirledikten sonra, ortaya çıkabilecek kaybı ve gerçekleşme olasılığını önceliklendirmeli yani değerlendirme yapmalıyız. (çok önemli, önemli, önemsiz gibi). Değerlendirirken sadece somut değil soyut faktörleri de dikkate almalıyız. Teknik Bakış ve Karar Verme: Üçüncü aşamada “Karşılaştığımız riskle mücadele ederken kullanacağımız teknik ne olmalı?” sorusuna cevap aramalıyız. Riski göze alacak mıyız yoksa riskten kaçınacak mıyız? Bu durumda karar vericiye büyük sorumluluk düşmektedir. Karar verici en iyi alternatifi seçmek için kullanılması gereken kaynakları, alternatiflerin ekonomik yönünü ve zamanlamayı doğru seçmelidir. Uygulama: Alternatifin olası sonuçlarını bütün yönleriyle belirledikten sonra kafamızda çeşitli sonuçlar oluşacaktır. Burada giriş bölümünde bahsettiğim risk yönetimi sürecini kullanarak bizim için en doğru uygulamayı gerçekleştirmeliyiz. Kendimize yöneltmemiz gereken soru, bu süreçte hangi teknikleri uygulayacağız? Örneğin, işletmemizin sigortalanması gereken bir binası için nasıl bir sigortadan faydalanmalıyız? Tabii ki risk yönetimi sürecinde, herhangi bir konuda karar alırken ve bu kararımızı uygularken “etik” ve “sorumlu” davranılması gerektiği unutulmamalıdır. (http://blog.remedy.com.tr/insan-kaynaklari/kurumsal-sosyal-sorumluluk-uygulamalari/.html) Uygulama Analizi: Vermiş olduğumuz kararı uygulamaya başladıktan sonra sürecin etkin bir şekilde işleyip işlemediğini değerlendirmeliyiz. Karşılaştığımız sonuçları beklentilerimizle karşılaştırmalıyız. Tahmin ettiğimiz sonuçlar gözlemleniyor mu buna bakmalıyız. Eğer tahminlerimizle sonuçlar arasında önemli bir fark varsa yanlış bir karar verdiğimizi anlayıp buna yönelik çözüm üretmeliyiz. Durumsal Yaklaşım: Dikkat etmemiz gereken bir diğer konu ise, olaylar ve etkenler zaman içinde değişkenlik gösterebilir. Yeni durumlar, bizim tanımlamış olduğumuz riskleri ortadan kaldırıp yeni riskler ortaya çıkarabilir. Bu durumda yeni bir risk yönetim süreci planlamalıyız. Önceliklendirme: Gereksiz bir riski kabul etmeme temel prensibimiz olmalıdır. Çünkü bazen çok ufak gözüken riskler tahmin edemediğimiz sonuçlar doğurabiliyor. Risk Kabulü: Eğer elde edeceğimiz fayda katlandığımız maliyetten fazla olacaksa riski kabul etmeliyiz. Tersi bir şekilde hareket etmemiz bizi çıkmaza sürükler. Riski Paylaşma: Risk yönetimine zaman ve kaynak ayrılmalıdır. Riski alan kişiyle varsa diğer yöneticilerin sürekli işbirliği içinde olması gerekir. Bir işletme için risk çok yükseldiğinde transfer edilebilir. Örneğin; bir müteahhidin taşeron kullanması. Risk Yönetim Politikası: Risk yönetimi de ilk andan itibaren planlama faaliyetlerine dahil edilmelidir. Çünkü ancak bu şekilde riski daha rahat kontrol edip zamanında önlem alabiliriz. Risk yönetimini işletmeler için değerlendirirsek; Yaşam ve Sistem Risk yönetim sürecinde en iyi çözüm yoktur. Çünkü karşı karşıya kaldığımız durumlar, içinde bulunduğumuz ekonomik ve sosyal şartlar her zaman değişkenlik gösterir. Küreselleşmenin giderek arttığı ve teknolojide sürekli değişimin yaşandığı bir ortamda faaliyetlerimizin devamlılığını sağlamak için etkin bir risk yönetimine ihtiyacımız olduğunu giriş bölümünde belirtmiştim. Bilgi ve teknoloji alanında yaşanan bu değişimler hayatımızı bir yandan kolaylaştırırken diğer yandan da bize çeşitli riskler yükler. Riskleri en az zararla atlatmak bizim için önemlidir. Bu nedenle risk yönetim sürecinde bireyin özellikleriyle örgütün sahip olduğu bilgi ve teknoloji birbirine iç içe geçmiş şekilde yürütülür. Risk yönetimini bireyler için değerlendirirsek; Gözlemlerimden fark ettiğim şu ki; başımıza tesadüfen gelmiş gibi görünen şeyler, aslında zamanında onları görmezden geldiğimiz ve gereken önlemleri almadığımız için hayatımızı, işlerimizi ve ilişkilerimizi etkiliyor. Aslında bireye yapılan geri bildirimler kişinin yaşamında farkındalığını arttırarak riskli durumlar karşısında davranış değişimini sağlamaktır. Ancak bunun sadece geri bildirimle olmayacağını “İş yerinde Bireysel Gelişim” yazı dizimin ikinci bölümünde sizlere aktarmıştım. (http://blog.remedy.com.tr/insan-kaynaklari/yazi-dizisi-isyerinde-bireysel-gelisim-ii/.html) Hayatımızın her alanını bir çarka benzetirsek, bu çarklardan birinin düzgün işlememesi diğerlerinin de aksamasına neden olur. Ancak çarklar belli bir düzen ve sistem içinde ilerlerse, hayatımızda ne kadar zorluk olursa olsun hedeflediğimiz yere mutlaka ulaşırız. Gizem VARLI Bu yazı ilk olarak Yıldız Teknik Ünversitesi Kalite ve Verimlilik Kulubünün Qualitas dergisinin 6. sayısında yayınlanmıştır. * http://ytukvk.org.tr/projelerimiz/qualitas/ |
Kaynak: , Link : http://blog.remedy.com.tr/insan-kaynaklari/risk-yonetimi-risklerle-yasamanin-10-yolu/.html
Anahtar Kelimeler: