Print Al |
İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Yönetim Kurulu Başkanı Hikmet Tanrıverdi, hazır giyim sektörünün 2016 yılında moda, tasarım ve markalaşma adımlarını hızlandırarak ve kayıp yaşanan pazarların yerine alternatiflerini ikame ederek, ihracat performansını 20 milyar dolara çıkaracağı öngörüsünde bulundu. AA muhabirine 2015'i değerlendiren ve gelecek yıla ilişkin beklentilerini paylaşan Tanrıverdi, hazır giyim sektörünün 2016 yılındaki performansının üzerinde; dolar kurunun yükselmesi, bölge ülkelerdeki istikrarsızlık, AB pazarındaki daralma, asgari ücret zammı ve Rusya'yla yaşanan sıkıntıların etkili olacağını ifade etti. Tanrıverdi, Türkiye hazır giyim ve konfeksiyon sektörü ihracatının 2015 yılının ocak-kasım döneminde 10,3 gerilediğini anımsatarak, "2015 yılı ocak-kasım döneminde Türkiye genel ihracatında yüzde 8,6 düşüş yaşandı. Hazır giyim ihracatının toplam ihracat içindeki payında ise önemli bir değişiklik olmayarak yüzde 11,8 düzeyinde kaldı. Diğer bir ifade ile bu düşüşe rağmen yüzde 11,8'lik payı ile en fazla ihracat yapan ikinci sektör durumundayız" bilgisini verdi. Hazır giyim ve konfeksiyon ihracatı olarak dolar değeri bazında düşüşe rağmen avro bazında yüzde 8, kilogram bazında yüzde 5 artış gösterdiklerine işaret eden Tanrıverdi, 2015 yılı toplamında ise hazır giyim ve konfeksiyon ihracatının yüzde 10 düşüşle 17 milyar dolar düzeyinde gerçekleşeceği tahmininde bulundu. Avrupa Birliği'ne hazır giyim ihracatının 11 aylık dönemde yüzde 13,5 gerilediğini söyleyen Tanrıverdi, "AB'ye ihracatta düşüş hem parite etkisinden hem de pazardaki daralmaya bağlı daha düşük fiyatlı ürün talebinden kaynaklanıyor. On büyük pazarımız arasında en fazla düşüş olan ülkeler AB ülkeleri oldu" diye konuştu. Tanrıverdi, hazır giyim sektörü ihracatının avro/dolar paritesindeki düşüşten olumsuz etkilenmesinin yanı sıra sektörün ham madde ve ara mal girdi tedariklerinin dolar ağırlıklı olduğunu, bu yıl içinde dolar kurunda yaşanan yüzde 27 artışla sektörün ham madde ve girdi maliyetlerinde ciddi artışlar yaşandığını belirterek, "Yılbaşından beri doların yüzde 27 artmasına karşın avronun yüzde 16 yükselmesi sonucunda ihracatçı firmalarımızın giderleri ihracat gelirlerine göre daha fazla arttı ve bu durum sektörün rekabet gücünü olumsuz yönde etkiliyor. Üstelik döviz kurunda hızlı artış olması müşterilerin ve alıcıların fiyatlarda düşüş taleplerinin yoğunlaşmasına ve firmalarımızın bu taleplerle ilgili baskıya maruz kalmasına yol açtı" şeklinde konuştu. "Rusya'ya 2013'de 413 milyon dolar olan ihracat, 2015 yılında 200 milyon dolara düştü" Hikmet Tanrıverdi, 2015 yılının, iki genel seçim nedeniyle seçime endeksli bir yıl olduğuna dikkati çekerek, "Bu durum, ihtiyaç duyulan ekonomi politikalarının hayata geçirilmesini olumsuz etkiledi. Dünya pazarlarında meydana gelen belirsizlikler de eklenince iş dünyası açısından uzun ve derin bir bekleme süreci yaşanmasına yol açtı" dedi. Suriye ve Irak gibi komşu ve bölge ülkelerdeki siyasi istikrarsızlığın sadece bu ülkelerle ilgili ticareti değil, bu bölgeler üzerinden yapılacak ihracat sevkiyatını da olumsuz etkilediğini vurgulayan Tanrıverdi, aynı zamanda bölgedeki istikrarsızlığın diğer ülkelerdeki alıcıların Türkiye ile ticari ilişkilerini de etkilediğini dile getirdi. Tanrıverdi, Rusya'yla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu: "Rusya'nın 2014'de Ukrayna'ya müdahalesi sonrası Batı ülkelerinin yaptırımları sonucu Rusya ekonomisinin düşüş eğilimine girmesi, düşen petrol fiyatlarına bağlı olarak ekonomik daralmanın derinleşmesi ve rubledeki düşüş bu ülkeye ihracatımızı yüzde 40'lara varan oranda azalttı. Böylelikle Rusya'ya 2013 yılında 413 milyon dolar olan ihracat, 2014 yılında 351 milyon dolara gerilerken, 2015 yılında ise son krizin de etkisiyle 200 milyon dolar seviyesine düştü. Hazır giyim sektörünün 2016 yılındaki performansını etkilemesi beklenen diğer önemli faktör de Rusya ile gelişen siyasi krizin ekonomik alana da yansıması ve bunun sonucunda Rusya'ya yapılan gerek kayıtlı hazır giyim ihracatı, gerekse bavul ticaretindeki düşüşün devam etmesi." Asgari ücretin bin 300 TL'ye yükseltilmesinin; işçilerin ekonomik ve sosyal durumlarının iyileştirilmesini sağlayarak işçilerin motivasyonunu yükseltebileceğini ancak işveren açısından ciddi sıkıntılara yol açacağını anlatan Tanrıverdi, "İşletmeler için sıkıntı olacak diğer bir konu da asgari ücrete ve diğer ücretlere yapılacak zamlarla firmaların kıdem tazminatı giderlerinin de artacak olması. Halihazırda zaten işletmeler için ciddi sıkıntılardan biri olan kıdem tazminatı ödemeleri, ücretlerdeki artışlarla beraber özellikle KOBİ niteliğindeki firmalarımız için daha ağır bir yük haline gelecek" diye konuştu. Tanrıverdi, bu konuda, hazır giyim ve konfeksiyon sektörü ihracatında Türkiye'nin rakibi veya rakip adayı durumunda olan ülkelerin hemen hepsinde ortalama ücretler, işveren üzerindeki istihdam yükleri ve asgari ücret seviyelerinin Türkiye'nin altında seyrettiğinin altını çizerek, dünya ekonomisi ve AB ekonomisi ile küresel ticarette de düşüşlerin yaşandığını ve Türkiye genel ihracatının yanı sıra hazır giyim ve konfeksiyon ihracatının da bu olumsuz trendden etkilendiğini vurguladı. Tanrıverdi, "Mevcut durum ve öngörüler ışığında bazı sıkıntı ve risklere karşın hazır giyim sektörümüzün 2016 yılında moda, tasarım ve markalaşma adımlarını hızlandırarak ve kayıp yaşanan pazarların yerine alternatif pazarlar ikame ederek 2015 yılında 17 milyar dolar seviyesinde gerçekleştirdiği ihracat performansını 20 milyar dolar seviyesine çıkaracağını öngörüyorum" diyerek sözlerini tamamladı. "Kimya sektörü ihracatı yıl sonuna kadar 15 milyar dolara ulaşacak" İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz, ihracatçılar ve sanayiciler açısından zorlu bir yılın geride bırakıldığını belirterek, "2015, seçimlerle geçen ekonomik ve siyasi belirsizliklerin yoğun olarak hissedildiği bir yıldı. Komşu ülkelerde yaşananlar ile son dönemde Rusya cephesinde meydana gelen gelişmeler de ihracatımızı etkileyen etmenler arasında" diye konuştu. Yıl genelinde elde edilen ihracat rakamlarının bu nedenlerden dolayı geçen yıl gerçekleşen rakamın altında kaldığını vurgulayan Akyüz, miktar bazında ihracattaki yükselişe karşın avro-dolar paritesinin etkisiyle değer bazında düşüş yaşandığını ifade etti. Akyüz, kimya sektörünün, tüm bu yaşananlara rağmen halen Türkiye'nin en fazla ihracat yapan üçüncü sektörü olduğunun altını çizerek, kimya sektörü ihracatının yıl sonuna kadar 15 milyar dolara ulaşacağı tahmininde bulundu. Avrupa'nın halen tam anlamıyla toparlanamadığına işaret eden Akyüz, "Orta Doğu'nun en azından bir süre daha istikrara kavuşması beklenmiyor. Çin birçok sektör için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Tüm bu gelişmeleri yan yana koyduğumuzda ihracatçılar açısından zorlukların devam ettiğini söyleyebiliriz" şeklinde konuştu. Akyüz, yeni hükümetin açıkladığı reform paketinin kendilerini yakından ilgilendirdiğini belirterek, "İhracatçılar olarak yeni hükümetten öncelikli beklentimiz güvenli ve istikrarlı bir ortamın sağlanması. 2016'nın 2015 rakamlarının üzerine çıkabileceğimiz daha iyi bir yıl olacağına inanıyoruz. Sanayicinin önünü görebileceği, uzun vadeli planlamalar yapabileceği bir ortamın oluşturulması ve gündemin ekonomiye yoğunlaşması işimizi kolaylaştıracak" değerlendirmesini yaptı. "Türk çelik sektörü önemli bir yol ayrımında" Çelik İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Namık Ekinci, küresel piyasalardaki olumsuzluklar ve siyasi belirsizliklerin gölgesinde geçen 2015 yılının Türk çelik sektörü açısından oldukça zorlu bir yıl olduğunu belirterek, "Sektörümüzün ihracatı, yurt içi ve yurt dışında yaşadığı sorunlar ve çelik fiyatlarında küresel ölçekteki düşüşün etkisiyle geçmiş yıllardaki rakamların altında seyretti" dedi. Ekinci, sektörün yılın 11 aylık dönemini değer bazında yüzde 24,1 azalış ile 9,1 milyar dolar, miktar bazında ise yüzde 7,2 düşüş ile 14,7 milyon ton ihracatla kapattığını aktararak, 2015 yılı sonunda ise hedeflerinin değer bazında 10,5 milyar dolar; miktar bazında ise 16 milyon ton ihracata ulaşmak olduğunu söyledi. İhracatta yaşanılan gerilemede; dünya çelik fiyatlarındaki düşüş, sektöre yönelik haksız antidamping iddiaları, en büyük pazarlar arasında yer alan Orta Doğu'da istikrarın bir türlü sağlanamaması ve Çin'in Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kurallarını hiçe sayan agresif ihracat politikasının etkili olduğunu dile getiren Ekinci, sözlerini şöyle sürdürdü: "Çelik ithal eden ülkelerdeki yerli üreticiler kendi sanayilerini korumak için haksız yere damping davaları açarak ithal ürünlerin önünü kesiyor. Çin gibi üretici ülkelerin DTÖ kurallarına uymadan pazarımız olan ülkelere teşvikli, dampingli hatta hile yaparak ürün ihraç etmeleri pazar payımızı kaybetmemize sebebiyet veriyor. Ayrıca, geçtiğimiz yıllarda Arap Baharı ile başlayan siyasi ve ekonomik olumsuzluklar artarak devam ediyor. Özellikle geçtiğimiz yıl önemli pazarlarımız arasında yer alan Orta Doğu ve Afrika ülkelerindeki siyasi karışıklıklar neticesinde söz konusu bölgelere ihracatımızda önemli düşüşler yaşadık. İhracatta verdiğimiz kayıplar üretimimize de olumsuz yansıdı." Ekinci, sektörün geleceği açısından büyük önem taşıyan cevhere dayalı entegre üretiminin artırılmasına yönelik çalışmalara 2016 yılında da devam edeceklerini vurgulayarak, "Söz konusu yöntem ile birlikte katma değerli üretime geçilecek, ihracat değeri artırılacak, hurda bağımlılığı ve üretici firmalar üzerinde ciddi baskı oluşturan maliyetler azaltılacak. Teknolojiyi sektöre entegre ederek yeni üretim tekniklerinin geliştirilmesi ürün çeşitliliğini de geliştirecek" diye konuştu. Katma değerli ürünlerin üretiminin artmasıyla, 2015 yıl sonu için tahmin edilen 20 milyon ton ithalatın ikame edileceğini ve döviz çıktısının minimuma inmesinin sağlanacağını kaydeden Ekinci, bu durumun aynı zamanda ilerleyen yıllarda katma değerli ürün ihracatına da olumlu yansıyacağını ifade etti. Ekinci, Türk çelik sektörünün önemli bir yol ayrımında bulunduğunu aktararak, konsolidasyonun sektör için elzem hale geldiğinin altını çizdi. |
Anahtar Kelimeler: