Print Al |
İslâmiyet, huzuru ve barışı, temin eden bir dindir. Huzur ve barış, ancak Allahü teâlânın emirlerine uymak ve yasaklarından sakınmakla sağlanır. Gayr-i müslimlerin rahatları, huzurları ve barış içinde yaşamaları için, Müslümanlar harp etmez. Zaten harp ile gayr-i müslimler huzura ve barışa kavuşamaz. Gayr-i müslimlerin huzura, barışa kavuşmaları, ancak Müslüman olmaları ile olabilir. Kur'ân-ı kerîme uyulan yerlerde huzur, barış ve adâlet kendiliğinden hâsıl olur. Allahü teâlâ, zaten bunun için İslâmiyeti kullarına lütfetmiş, ihsân etmiş, göndermiştir. Muhammed aleyhisselâmın gönderilmesi, bütün insanlara rahmet olmuştur. İşte Müslümanlar, gayr-i müslimleri bu yoldan huzura, barışa kavuşturmak için emr-i ma’rûf ederler. Yeryüzündeki bütün insanların Müslüman olmakla şereflenmeleri için canlarını, mallarını feda ederler. Allahü teâlâ, bütün insanları Müslüman olmaları için yarattığını bildiriyor. Bütün insanlara, îmân etmelerini, Müslüman olmalarını emrediyor. Kullarını bu saâdete kavuşturmak için çalışanlara, çok sevap vereceğini söz veriyor. Allah kelimesini yaymak demek, Kelime-i tevhîdi yaymak demektir. Cihâd demek de, Kelime-i tevhîdi, yani îmânı yaymak demektir. İnsanlar arasında adâleti, huzuru, barışı ve emniyeti gerçekleştirmek için, biricik çıkar yol, dünyanın her yerine Kelime-i tevhîdi yaymaktır. Dünya barışı, ancak böyle sağlanabilir. Dürr-ül-muhtâr da diyor ki: “Cihâd, bütün insanları, îmân etmeye çağırmak, bu çağrıyı işitmelerine ve kabul etmelerine mâni olan diktatörleri ile devletin harp etmesidir. Fertlerin cihâdı ise, mal, fikir, her lâzım olanı yapmakla ve duâ etmekle olur. Cihâd etmek farz-ı kifâyedir. Düşman hücum ettiği zaman, kadın, çocuk bütün milletin devlete yardım etmeleri farz-ı ayın olur.” Netice olarak, dinini bilen, seven ve kayıran her Müslümanın, kitap, dergi, gazete, radyo, televizyon ve filmlerle İslamiyetin üstünlüğünü, faydalarını, hem Müslümanlara, Müslüman yavrularına öğretmesi, hem de bütün dünyaya yayması, bunun için çalışması lâzımdır. Bunu yapabilmek için, İslâm bilgilerini; hem din, hem de fen kollarını iyi öğrenmelidir. İslâm medreselerinde eskiden fen bilgileri de okutuluyordu. İslâma hizmet etmek ve din düşmanlarının yalanlarını, iftiralarını yüzlerine çarpabilmek istiyenlerin, bugün de, en az lise bilgilerini ve Ehl-i sünnetin temel bilgilerini iyi kavramaları lâzımdır. Bu ikisinden birinde eksiği olanların İslâmiyete faydaları değil, zararları dokunur. "Yarım âlim insanın dînini alır" sözü meşhurdur... |
Kaynak: , Link : www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/osman-unlu/588427.aspx
Anahtar Kelimeler: