Bugün: 27 Kasım 2024 Çarşamba
Favorilerime Ekle | Künye | Reklam
Ana Sayfa | YH Yaşam
Print Al

Niçin bayram yapılır?

26 Eylül 2015 Cumartesi::

Müslümân, vefât edeceği zaman, rahmet meleklerini, Cennetteki ni'metleri görür ve bunları görünce de çok sevinir. Onları görmenin zevkiyle can verme vakti Müslümânın bayramıdır...

Yazı Boyutu : A A A A

Hazret-i Alî Efendimiz (radıyallahü anh), bir gün, bir kalabalığı eğlence içinde görüp, böyle eğlenip neşelenmelerinin sebebini sorduğunda onlar, "Bugün bizim bayramımızdır" dediler. Bunun üzerine Hazret-i Alî Efendimiz de; "Günâh işlemediğimiz günler de bizim bayramımızdır" buyurdu. Dünkü makâlemizde, dînî bayramlarımızın iki olduğunu ifâde etmiştik. Bunlar “Ramazân Bayramı” ile “Kurbân Bayramı”dır.

Hasan-ı Basrî hazretleri, birtakım insanların bayram
günü gülüp eğlendiklerini görünce: “Allahü teâlâ, Ramazân ayını
müsâbaka (yarış) meydânı gibi yaratmıştır. İnsanlar ibâdetle müsâbaka
ederler/yarışırlar. Müsâbakayı/yarışı kazananlar kurtulur; kaybedenler
ise helâk olurlar. Eğer hakîkati bilselerdi, yaptıkları
ibâdetleri/amelleri makbûl olanlar sevinçten; yaptıkları
ibâdetleri/amelleri kabûl olmayanlar ise, üzüntü ve hasretten gülüp
oynayamazlardı” buyurdu.

Yine Müslümân, vefât
edeceği/rûhunu teslîm edeceği zaman, rahmet meleklerini, Cennetteki
ni'metleri görür ve bunları görünce de çok sevinir. Onları görmenin
zevkiyle can verme vakti de Müslümânın bayramıdır.

Büyük İslâm âlimi İmâm-ı Gazâlî, bayramlara, “bayram” denilmesinin sebeplerini şöyle açıklıyor: 1-
Mü'minler, Allahü teâlânın farz kıldığı Ramazân ayı orucunu
tutabildikleri için çok sevinirler, Ramazân Bayramında bundan dolayı “bayram” yaparlar.

2- Bayramda, Allahın ihsânı bol oluyor. Bol bol ihsâna kavuşulduğu için “bayram” denilmiştir.

3- Bayram günü gelince, sevinç ve neşe de geliyor; üzüntüler unutuluyor. Bunun için “bayram” denilmiştir.

4- Bayramlar her sene tekrâr geliyor. Bu sevinçli gün tekrârlandığı için “îd=bayram” denilmiştir.

İnsanlar,
âlemlerin ve bütün mahlûkların yaratıcısı olan ve bütün ni’metleri,
iyilikleri gönderen Allahü teâlâya ibâdet etmeye, ancak O’na boyun
bükmeye, O’na duâ etmeye, O’ndan yardım istemeye, O’na sığınmaya
çağırılmışlardır...

“Cinnîleri ve insanları, ancak (beni bilmeleri, tanımaları) bana ibâdet etmeleri için yarattım”
(Zâriyât, 56) âyet-i kerîmesinde belirtildiği vechile, Allahü teâlâya
ibâdet için yaratılan insanlar, Allahü teâlânın râzı olduğu işleri
yaparlarsa, “İbâdet” etmiş olurlar.

Sevgili Peygamberimiz, “Komşusu açken kendisi tok yatan bizden değildir”
buyuruyor. Bu îkâz, son derece mühim bir beyândır. Ülkemizden birçok
vakıf ve dernek, yurt içinde ve dışında kurbân kesim faâliyeti
gerçekleştirmektedir; bu sûretle belki pekçok insanın evine senede bir
defa et girmektedir. Bu durum, çok sevindirici bir durumdur. Yalnız
fıkıhtaki şartlara riâyet edilmesi lâzımdır.

Dünyâ
târihinde, vakıf medeniyetini kuran dedelerimizin torunları olarak,
vakıfları, hayır kurumlarını ve ilim yuvalarını kurbân vekâletleri
vererek veya başka şekillerde desteklemek, bilgili, kültürlü
öğrencilerin yetişmelerine katkıda bulunmak, millî ve dînî vazîfemizdir.

Anahtar Kelimeler:

Yorumlar
Yorumlarınızı yazmak için tıklayın>>
Bu haber için henüz yorum yapılmamış.
Bu Kategorideki Diğer Haberler
İktibas Yazarlar

Namaz Vakitleri
İnsan Kaynakları
Şirket Kültürü
Kişisel Gelişim
Liderlik
İş Yönetimi
En Çok Okunanlar
En Çok Yorumlananlar
Künye | Bize Ulaşın | Gizlilik İlkeleri
Copyright ©2012 yonetimhaber.com | | info@yonetimhaber.com
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz © 2011-2012, Tüm Hakları Saklıdır.