Print Al |
Öncelikle bu yazıda paylaştığım bilgilerin B2B (business-to-business) yani firmalar arası kurumsal ilişkiler için olduğunu belirteyim. B2C (business-to-consumer) yani son tüketici ilişkilerinden bahsetmeyeceğim… Yeniden sorumuza gelelim . Yöneticisi olduğumuz B2B marka için nereden başlamalı, nasıl bir yol izlemeliyiz? Bir yandan ekonomik krizlerle boğuşan pazardaki günlük değişimler, bir yandan tahsilat risklerinin maksimuma ulaşması, bir yandan da globalleşme ile birlikte çetinleşen rekabet ortamı… Kafamdakileri birkaç madde halinde özetleyeceğim: 1- PLANLI OLUN: Öncelikle elinizde bir plan olmalı. Kulağa çok basit geliyor olabilir, ama emin olun göründüğü kadar basit değil. Uzun uzun ve akıllıca düşünmelisiniz. Düşünmek oldukça çetin bir süreçtir, fakat bu sürecin sonunda, markanızın bir gün yeterince büyüdüğünde gelmesini istediğiniz yeri ve olmasını istediğiniz halini net olarak tanımlamalısınız. Bunun için içgörü, objektiflik, zaman ve herşeyden önemlisi vizyon gereklidir. Gerekli vizyonu sağlamak için isterseniz dışardan bir danışmanla da çalışabilirsiniz ama zaman konusunda kaçmanız mümkün değil. İyi bir plan için bizzat sizin zaman ayırmanız şart. Şu detaylara da dikkat etmekte fayda var: Markanızı özetleyen bir giriş cümlesi hem markanızın özünü daha anlaşılır kılacaktır, hem de dolayısıyla şirketinizin. Markanızın bugün dışardan nasıl göründüğüne dair müşterilerinizin, çalışanlarınızın, ortaklarınızın görüşlerinden oluşan objektif bir analize yer verin. Mümkünse bir de swot analizi yapın. Bundan 3-4 sene sonrası için markanızın nasıl algılandığına dair hayali bir konsept hazırlayın. Varmak istediğiniz noktanın, sizin için önem taşıyan değerlerin tümünü içeriyor olmasına dikkat edin. Şimdi de bu ikisinin arasındaki boşluğu kapatacak sağlam bir köprü yapmaya geldi sıra. Yani plana.. 2- SÜREKLİ OLUN: Bir planınız varsa, hiç beklemeden hemen uygulamaya geçin. Planınızdaki ilk birkaç aşamayla başlayın, bu arada süreç içerisinde geride kalan diğer aşamaları da gözden geçirirsiniz. Fakat planın uygulanması aşamasında sürekliliği sağlamak zorundasınız. Her ne kadar küçük detaylar büyük sonuçlar doğuruyor olsa da, sürekliliğinizi koruyabilmek adına bazen küçük detayları görmezden gelmeyi de bilin. Şu 3 noktaya dikkat: Hemen aksiyona geçin. Hareketinizin devamlılığını sağlayın. Süreklilik, markanız için güçlü bir momentum sağlar. Düşüncelerinizi çalışanlarla paylaşın. Plana dahil olmalarını sağlayın. Her biri birer misyonere dönüşürse, şirket genelinde plan süresince motivasyon riskleriniz azalacaktır. 3- TUTARLI OLUN: Mesela yarın sabah bir satış toplantısına katılacaksınız. Orada ne söyleyeceğinizi biliyor musunuz? Planınıza dönün, temel konseptlere odaklanın. Özellikle merkezden dışa doğru destekleyen argumanlarınızı sunun. Bunun için küçük not kağıtları hazırlayın kendinize. Ayrıca burada bahsettiğiniz konseptlere ve argumanlara daha sonra web sitenizde, basın bültenlerinizde de yer verin. Bunlar zamanla gelişecek ve değişecek de olsa, değişimin yönü zaten planınızdaki doğrultu olacağı için, siz bir sonraki adıma da hazırsınız. Süreklilik ve tutarlılık çok önemli. 4- SATIŞLARI EN SON DÜŞÜNÜN.. YA DA İLK: Öncelikle markanızı pazarlayın. Yeni projenizi veya yeni ürününüzü değil. Pek çok üst düzey yöneticiden yıllardır şunu duyarım: “Markalaşma için şu anda yeterince zamanımız yok” ya da “markalaşma için şu an yeterince bütçemiz yok”… Satışlar ve karlılık üzerine o kadar odaklanmışlardır ki, çemberin dışını göremezler. Evet, B2B kanalda satış gerçekten oldukça önemlidir. Marka imajınızın yansıtılmasında çok zaman ilk aşama bu satış görüşmeleridir. Telefonda, yüz yüze ya da geniş bir toplantıda… Potansiyel müşterileriniz markanızla ilgili ilk intibalarını bu esnada edinirler. O yüzden plan sürecinde, bununla ilgili ciddi bir hazırlık yapmış olmalısınız. Zira, ilk izlenim geri alınamaz bir süreçtir. Satış ekibinizin de, markanızın imajını sizin kadar önemsemelerini sağlayın. Hatta oturup, satış ekibinizin müşterilere neler söyleyeceğini, nerede buluşacağını, neler yapacaklarını ve tüm bunların müşteriniz üzerinde nasıl bir etki yaratacağına kafa yorun. Ve sonra da, bu satış görüşmesinin nasıl kapatılacağına… Unutmayın, güçlü bir marka sizin adınıza kendini satar, ve her buradan gelen her satışla birlikte markanız daha da güçlenir 5- RİSK ALMIYORSANIZ, ERKEN YOL ALIN: 20 yıl çalışmış ve hiç birikim yapamamış bir adamın, 1 yıl sonra emekli olmayı düşünüyorum demesi ne kadar akıldan uzaksa, markalaşma süreci için şu an yeterince bütçem yok, ben en iyisi markalaşmayı gelecek seneye bırakayım demek de o kadar akıldan uzak. Markanız için yapacağınız yatırımda geciktiğiniz her gün aldığınız risk de giderek büyüyor, gelecekteki yatırım maliyetiniz de. Ne kadar erken hareket ederseniz, atacağınız küçük adımlar gelecekteki büyük adımlara eşdeğer olacaktır. O yüzden daha şirketin kuruluş aşamasında, henüz markanın yaratılış aşamasında bir stratejiniz olmalı, ve buradan beslenen bir planınız olmalı. Aksi durumda, pazarda markanızla ilgili boşluklar kendiliğinden doldurulacaktır ve siz bu oluşmuş imajı değiştirmek için gelecekte çok daha fazla yatırım yapmak zorunda kalacaksınız. Sonuç olarak, kendi kendini satan bir marka yaratmak çok da zor değil. Sadece markanızı pazarlamaya odaklanmalı ve yukardaki listeyi unutmamak için bir kopyasını çalışma masanızın bir kenarına iliştirmelisiniz. |
Kaynak: markayöneticisi , Link : http://www.markayoneticisi.com/2009/b2b-kurumsal-markalasma/
Anahtar Kelimeler: yönetim, iş yönetimi, markalaşma, kurumsal markalaşma,