Print Al |
METELİĞE KURŞUN ATIYORDUM VE OLDUKÇA FAZLA SORUMLULUĞUM VARDI! 2001 yılıydı ve 26 yaşındaydım. Hayatımın iyi gitmeyen bir dönemiydi. İyi bir gelirim yoktu ancak oldukça fazla sorumluluğum vardı. İyi bir şirketteydim ne var ki ortalamanın altında bir pozisyondaydım. O zamanlar asgari ücretten biraz fazla kazanıyor olmalıyım. Üstelik bir dizi aksilik üst üste gelmişti. Annem hastaydı, yıllardır göremediğim babamın ölüm haberi birkaç yıl önce gelmişti ve üniversiteyi uzattıkça uzatıyor, bir türlü bitiremiyordum. Bir çıkış yolu arıyordum. Bir çıkış yolu olması gerektiğini düşünüyordum. Ama son yıllarda yaşadıklarım beni hayal kırıklığına uğratmıştı. İlk gençliğimdeki heyecanımdan uzaklaşmıştım. Hatta çok değil, bu anlattıklarımdan sadece üç yıl önce kendimden umudu kesme noktasına gelmiştim. Evet, su alan botlarım, söküğü bol kazaklarım ve dizleri aşınmış bir çift pantolonum benden sadece üç yıl uzaktaydı. Onları geride bırakmış ama yeterince uzaklaşmamıştım. Anıları tazeydi. Anıları ensemdeydi. Şimdi geriye dönüp bakıyorum. Saçı sakalı birbirine karışmış o genç adamı anımsıyorum. Dünyaya kafa tutmakla, her şeye boş vermek arasında savrulup gidiyordu sanırım. Sonunda bir yolunu bulmuş, hayatını iyi kötü bir yola koymuştu. Ama yeterli değildi yaptıkları. Kendisinden beklediği daha fazlaydı. Ayrıca tehlike geçmiş değildi. Her an düşebilir, dipsiz bir karanlığa savrulabilirdi. Çılgınca başarılı olmak gibi bir derdi yoktu belki, ama kesinlikle başarısız olmak istemediğini biliyorum. Hayır, başarmak istiyordu. Bir hikâyesi olsun istiyordu. Tutunabilmek istiyordu. 2001 yılıydı ve 26 yaşındaydım. Bir umut, bir esin perisi, iyi bir fikir, bir ruh veya başka bir şey arıyordum. Ne aradığımı bildiğimi söyleyemem. Bildiğim şuydu, sıkıştığım köşeden çıkacak, kuyruğumu bu kapandan kurtaracaktım. Evet, kuyruğum, yanlış duymadınız. Kendimi epey kötü hissediyordum. Anthony Quinn'in Bana Verdiği Esin! Elimde Anthony Quinn'in yazdığı "Tek Kişilik Tango" vardı ve ben kanepeye oturmuş, Quinn otobiyografisini okuyordum. İhtiyacım olan şeyi, o sihirli dokunuşu, az sonra, bu kitabın yaprakları arasında bulacağımdan habersizdim. Quinn, kitabın bir bölümünde babasının ölümünden hemen sonra hayata tutunmakta ne kadar zorlandığını anlatıyordu. Bir yerinde şöyle diyordu: "Bir günüm bir günümü tutmuyordu. Her sabah o günümü nasıl geçireceğimi bilmeden uyanıyordum. Bulduğum her işe koşuyordum. Yapmayacağım iş yoktu." Anthony Quinn, gençlik yıllarını yoksulluk içinde geçirmiştir. Yeteneklerini bir kenara koyarsak doğuştan dört ayak üstüne düşenlerden değildir o! Yılmamış, çalışmıştır. Başka bir satırdaysa şöyle devam ediyordu: "Vakit öğleden sonraydı. İki gündür boğazımdan tek bir lokma geçmemişti. Zayıftım, sağlıklı bir yapıda değildim. Büyük bir umutsuzluk içindeydim." Bir sonraki paragraf ise şöyle başlıyordu: "Kendimi bir binanın gölgesine attım ve kendi kendime bir söz verdim: bir baltaya sap olacaktım. Bir baltaya sap olmak zorundaydım. Akşam oldu mu eve yarım ya da bir dolar götürmek için aç hayvanlar gibi sokakta sürtmeye devam edemezdim." Kitabı kapattığımı ve ardından gözlerimi yummuş olduğumu bugünmüş gibi anımsıyorum. Kendi çocukluğumu mu düşündüm, Anthony Quinn'in çocukluğunu mu, orasını bilmiyorum. Bildiğim gözlerimi tekrar açtığımda bir karar vermiş olduğumdu. Ben de tıpkı Quinn gibi, içinde bulunduğum durumdan çıkmak zorundaydım. Quinn, 29 yaşına kadar kendine zaman tanımıştı. Ben de aynısını yapacaktım. Önüme 3 yıllık bir süre koydum. Başaracaktım! Başarmak zorundaydım. Bir Anthony Quinn olmayabilirdim, ama "yırtmalıydım." Yıl 2001 yılıydı ve iyi bir gelirim yoktu. Neden Düşeriz Onur? Batman, yani namıdiğer Bruce Wayne'in pek muhterem babası Thomas Wayne, oğlunu kucaklamış bir merdivenin basamaklarını yavaş yavaş çıkmaktadır. Şöyle sorar Bay Wayne: "Neden düşeriz Bruce?" ve sonra ekler "Tekrar ayağa kalkabilmeyi öğrenmek için." Bay Wayne soruyor: "Neden düşeriz Bruce?" Bruce düşmüştü. Quinn düşmüştü. Ben de düştüm. Birçok insan düşer. Her insanın yorulduğu, zorlandığı ve kendinden şüpheye düştüğü zamanlar olabilir. Hayatınızın gidişatını belirleyecek olan, böyle bir dönemin başınıza gelip gelmemesi değildir. Zorlu zamanlar geldiğinde göstereceğiniz tutumlarınız hayatınızı belirleyecektir. Ne yapacaksınız? Zaman akıp giderken boylu boyunca devrildiğiniz yerden mi bakacaksınız hayatınıza? Yoksa kişisel hikâyenizi yazmaya mı kalkacaksınız? Yere düştüğünüzde yılacak mısınız? Yoksa tıpkı Bay Wayne'in dediği gibi, bunu "ayağa kalkmayı öğrenmek" için bir fırsat olarak mı göreceksiniz? Belki de düşmemek için bir daha, bir çift kanat takacaksınız kollarınıza. Hayat düz bir çizgide ilerlemez. Her zaman düşüşler vardır, zik zaklar olabilir. Ve hayat başınıza gelen şeylerden oluşmaz yalnız. Birçok şeyi denetleyemez olsanız bile şu koca kâinatta, hayatınız biraz da başınıza gelen olaylara karşı sergilediğiniz tutumlardan oluşur. Söyle lütfen sevgili okuyucu, neden düşeriz biz? |
Kaynak: Onur Hınçer , Link : www.onurhincer.com
Anahtar Kelimeler: kişisel gelişim, zorluk, engel, başarı, sorumluluk, belirlemek,