Bugün: 24 Nisan 2024 Çarşamba
Favorilerime Ekle | Künye | Reklam
Ana Sayfa | Şirket Kültürü
Print Al

Şirketin ömrünü kısaltmayın

24 Kasım 2012 Cumartesi::

Bu zorunluluğu fark etmeyenlerin veya gerekli önlemleri almayanların hataları en büyük şirketleri bile konkordatonun eşiğine getirebiliyor. Bu hataların bilincinde olmayan bazı yöneticiler küreselleşmeyi veya hükümetin ekonomik politikalarını suçlu ilan ediyor. Bu düşüncelerde bir doğruluk payı olsa da yeniden yapılanmayı geciktiren yöneticileri kurtarmaya hiçbir destek veya yardımın gücü yetmiyor. Bu hatalar şirketlerin ortalama ömürlerini kısaltıyor, General Motors ve Chrysler gibi bir zamanların dev şirketlerini bile zor duruma düşürebiliyor.

Yazı Boyutu : A A A A

20. yüzyılın ilk üç çeyreğinde geçerli düşünce ve yönetim tarzlarının aynen devam ettirilmesinden kaynaklanan bu hataları önlemek ancak zamana ve değişime uyum ile mümkün olabiliyor. Aşağıdaki 12 hatadan kaçınanlar, resesyon dönemlerinde bile işlerini geliştirebiliyor:

Çağdışı strateji anlayışı

Eskiden eldeki imkânlara göre hedef ve strateji tespit edilirdi. En babayiğit sanayici için bile başarı ölçüsü, Ortadoğu ve Balkanlar’ın en büyüğü olmaktı. Hayaller, eldeki imkânların tükendiği yerde söner giderdi. "Ayağını yorganına göre uzat" sözü girişimcilerin atılım ruhunu törpülerdi. Yeni strateji anlayışında ise amaç, yorganı ayağın uzunluğuna göre büyütmek ve iş ufkunu genişletmek olmalı: Önce dünya standartlarına göre mal ve hizmet üretimi hedeflenmeli. Daha sonra eldeki imkânlar zorlanarak gerektiğinde yeni imkânlar oluşturularak, iddialı hedeflerin peşine düşülmeli.

Ankara’ya göre "ayar yapmak"

Günümüzde devletin, işleri durgunlaşan iş insanlarına destek elini uzatmak için fazla bir kaynağı yok. Gelecekte de pek olmayacak. Büyüme hızı tekrar yükseldiğinde ve faiz harcamaları azaltıldığında elde edilecek kaynaklar, gelir dağılımını iyileştirmeye, enerji, eğitim ve sağlık yatırımlarına harcanacak. Devlet bundan böyle ancak ileri teknoloji kullanan sanayi dallarını destekleyebilecek. Bu nedenle yeni dönemde Ankara’yı "ağlama duvarı" olarak görmemek gerekiyor. 21. yüzyılın yöneticisi ekonominin gidişini ve ekonomi yönetiminin kararlarını tabii ki izleyecek ama kararlarını iç ve dış pazarlardaki potansiyeli dikkate alarak verecek.

Gücü dağıtmak

Küreselleşme döneminde yalnız en iyi yapabildikleri işe ve en verimli oldukları ürünlere odaklanan şirketler başarı sağlayabiliyor. Sermayesini ve elemanlarını çok sayıdaki sektörde farklı işlere dağıtan girişimciler, pazarda gerekli etkinlik düzeyini sağlayamıyor. Bu eğilimi dikkate alan büyük holdingler, bazı sektörlerden çekiliyor ve on yıllardır büyümelerine katkıda bulunan şirketleri elden çıkarıyor. Günümüzde küçüklü büyüklü tüm şirketlerin ve KOBİ’lerin, tüm güçlerini belirli işlerde yoğunlaştırmaları rekabet güçlerini yükseltiyor. Tüm yumurtaları aynı sepete koymaktan çekinen şirketler ise rekabet eşiğini aşamadıkları için ayakta kalmakta zorlanıyor.

Yanlış fiyat politikası

Geçen yüzyılın sonlarına kadar şirket yöneticileri önce maliyetleri hesaplar, bunun üzerine de makul bir kâr marjı ekleyerek fiyatı belirlerdi. Acımasız küresel rekabet döneminde, bu tür bir fiyat politikası satışların ve pazar paylarının tepetaklak olmasına yol açıyor. Yeni yüzyılda önce piyasanın kaldıracağı ve tüketicilerin alım gücüne uygun fiyatı hesaplamak, daha sonra tüm maliyetleri bu fiyat düzeyine göre yeniden düzenlemek gerekiyor. Hammadde ve ara mallar en hesaplı fiyatlarla tedarik edildiğinde tüketicilere en uygun fiyata ulaşmak kolaylaşıyor.

İhtiyaçlara değil talebe odaklanmak

Dünya ölçüsünde tek bir pazarın hızla değiştiği bir dönemde, girişimcilerin yalnız mevcut talebe göre işlerini kurmaları ve planlamaları yeterli olmuyor. İş insanları ancak tüketicilerin bugünkü ve gelecekteki ihtiyaçlarını dikkate aldıkları takdirde başarılı olabiliyor. Gözünü bugünün talebine diken ve yarının ihtiyaçlarını görmezden gelme hatasını işleyenlerin pazar payları zamanla eriyor. Ekonomideki ve insan davranışlarındaki değişim çizgilerini ve trendleri izleyenler ve geleceğin pazarı için bugünden hazırlık yapanlar, akıntıya karşı kürek çekmekten kurtuluyor.

Taklitçilik

Biz milletçe kopyayı severiz. Belirli bir sektörde yatırım yapan girişimci başarılı olduğunda diğer bazı girişimciler de hiçbir yenilik ve farklılık kaygısı olmadan aynı ürüne yatırım yapar. Benzer yatırımlar bir öbek oluşturduğunda bazen toplam iş hacmi artar ama taklitçilik çoğunlukla âtıl kapasiteler oluşturur ve tüm şirketlerin getirisini azaltır. Elektronik, bilişim, biyoteknoloji ve kimya gibi ileri teknolojiye dayanan alanlara girilmediğinde cari açığın artışı ekonominin ve şirketlerin hızlı büyümesini frenler.

Pazardaki sığlık

İç piyasada yılların çabası ile belirli bir müşteri kitlesi elde etmiş hatta bir marka haline gelmiş olabilirsiniz. Bu başarı ile yetindiğiniz takdirde, bir süre sonra bir yerli veya yabancı rakip size meydan okuyabilir. Ürün pazarınız sığ olduğu takdirde iç ve dış şoklar ile ve pazardaki ani değişimlere karşı savunmasız kalabilirsiniz. Bu nedenle farklı yaklaşım ve konseptlerle mevcut müşterilerin dışındaki kesimlere ve gelir gruplarına yönelmek, pazarı derinleştirmek gerekiyor. Pazara akın akın yeni tüketiciler geliyor: Gençleri, gelir düzeyi yükselenleri ve tercihlerinde daha titiz olan kişileri görmezden gelenlerin gelecekleri karanlık olabilir.

Hedef kitlesiz pazarlama

Talep öncelikli piyasalarda, "Ben malımı ürettim, alan alsın" düşüncesine yer yok. Önümüzdeki dönemde ancak hedef kitlesini belirleyen, potansiyel alıcılarının zevk ve tercihlerini çok iyi izleyen kişiler, pazarda bir yer edinebilecek. Bunlar, reklam harcamalarını da en iyi mecrada ve en az harcama ile yapma imkânını bulacak. Pazarlama politikası hedefsiz olan ve belirli kitlelere yönelmeyen girişimciler zamanla tasfiye olacak. Müşteri kitlesine odaklanmayan ve belirli bir hedef kitleye yönelmeyenlerin göz kararı ve el yordamı ile aldığı kararlar, kaynak israfına yol açacak.

Farklılaştırma zaafları

Ekonominin dışa açılması, kitle iletişim araçlarının gelişmesi, eğitim ve gelir düzeyinin zamanla yükselmesi nedeniyle tüketici artık daha titiz ve zor beğenir oldu. Tüketici kitlesi yaş gruplarına, cinsiyete, hayat tarzına, mesleki durumuna ve dünya görüşüne göre giderek bölünüyor. Her kesim, kendi zevkine ve keyfine göre farklılaştırılmış ürün talep ediyor. Bu ortamda, girişimcinin ürün farklılaştırmasını ihmal etmesi satışların hızla gerilemesine yol açıyor. Bu hatayı yapanların işleri, ekonomide canlanma rüzgârı tam anlamı ile estiğinde bile iyileşmeyecek, ürün yelpazesini dar tutanların bahçesinde yine yaprak kımıldamayacak. Çünkü gelecek, tercihlerdeki değişime göre ürünlerini farklılaştıranların olacak.

Kâr oranındaki düşüşe uyumsuzluk

Ekonominin dışa kapalı olduğu küreselleşme öncesi dönemlerin, yüksek kâr marjlarına ulaşmak, günümüzde artık çok zor. Yüksek kazançlar bugün ancak yeni ve ileri teknolojiye sahip ürünlerde ve çok kısa süreler için elde ediliyor. Düşük kâr marjları dönemi sermaye birikiminde yeni yöntemlerin bulunmasını gerektiriyor. Savurganlığın azaltılması, kaizen, yalın yönetim ve 6 sigma gibi yeni yönetim tekniklerinin uygulanması da düşük kazanç oranları ortamında bile istikrarlı bir büyümenin temellerini atabiliyor.

Örgütsel katılık ve yavaşlık

Şirkette çok kademeli ve katı bir hiyerarşinin varlığı değişimi algılama, karar alma ve uygulama hızlarını düşürüyor. Bu tür bir örgütsel yapı, pazardaki, teknolojideki ve tüketici tercihlerindeki değişimlere zamanında uyum sağlamaya imkân vermiyor. Katılık ürün farklılaştırması için gerekli olan esnekliği de yok ediyor. Şirket içi demokrasinin yaygınlaştırılması ve önemli kararlara katılım kanallarının açık olması şirketleri hızlandırırken esneklik de kazandırıyor. Hataların mümkün olan en az düzeye inmesi de yine şirketteki demokratik işleyiş sayesinde gerçekleşiyor.

Yeniden yapılanmanın ertelenmesi

Yukarıda sayılan yönetim hatalarını perakende önlemlerle ve yama yöntemi ile ortadan kaldırma çabaları çoğu kez istenen sonucu vermiyor. İş yönetimindeki zihniyet değişimi ile üretim ve pazarlama sürecindeki yenilikleri, bir yeniden yapılanma planı ile bütünleştirenler, rekabet gücünde kalıcı bir artış sağlayabiliyor. Yeniden yapılanmayı aceleye getirmek yerine bir yol haritasına ve takvime bağlamak, yeni örgütsel yapının eskisini aratmasını önleyebiliyor.

İnsanı herhangi bir kaynak gibi görmek yerine şirketin en önemli varlığı ve zenginliği olarak en büyük zenginlik olarak görmek tüm yönetim hatalarını asgariye indirebiliyor. Bilgi ve beceri düzeyi giderek yükselen çalışanların eleştiri ve önerileri, hataların daha ortaya çıkmadan kaldırılmasını sağlıyor. Bu nedenle günümüzde çalışanların zihnindeki bilgi, fiziki ve parasal sermaye kadar önemli görünüyor.

Kaynak: Faruk Türkoğlu - Referans , Link : Referans

Yorumlar
Yorumlarınızı yazmak için tıklayın>>
Bu haber için henüz yorum yapılmamış.
Bu Kategorideki Diğer Haberler
İktibas Yazarlar

Namaz Vakitleri
İnsan Kaynakları
Şirket Kültürü
Kişisel Gelişim
Liderlik
İş Yönetimi
En Çok Okunanlar
En Çok Yorumlananlar
Künye | Bize Ulaşın | Gizlilik İlkeleri
Copyright ©2012 yonetimhaber.com | | info@yonetimhaber.com
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz © 2011-2012, Tüm Hakları Saklıdır.