Bugün: 23 Kasım 2024 Cumartesi
Favorilerime Ekle | Künye | Reklam
Ana Sayfa | YH Yaşam
Print Al

Ben yapmadım o yaptı!

30 Eylül 2012 Pazar::

Geçenlerde FORBES ekibinden üç kişi, öğlen yemeğine çıkmak üzere binanın 8. katından asansöre bindik. Zemin kata ulaştığımızda kapılar otomatik olarak iki yana doğru açıldı ve biz daha asansörden çıkamadan yukarı çıkmak üzere bekleyenler arasından genç bir hanım, hızla içeri daldı.

Yazı Boyutu : A A A A

Ben dışarı çıkmak, o da içeri girmek üzere birbirimize doğru hamle yapınca -doğal olarak- çarpıştık ve o, şiddetli şekilde ayağıma bastı. Bu hanım yüzünden, basit bir asansörden çıkış eylemi ciddi bir mücadeleye dönüştüğü için zaten sersemlemiş olan bizler için epey şaşkınlık verici bir şey daha gerçekleşti: Sinirle kollarını iki yana açarak 'ayağımın altında ne arıyorsun be kadın' dercesine "cık cık cık" dedi. Sabır sınırımız fazlaca tecavüze uğradığından sonunda dayanamayıp "hem ayağıma basıyorsunuz hem de 'cık cık' yapıyorsunuz" deyiverdim. Ne dese beğenirsiniz? "Ee ne yapayım siz de bir türlü çıkamadınız asansörden!" Böyle bir durumda insan ne yapacağını gerçekten şaşırıyor. Ayağımın üstü ayakkabısının altını acıttığı için özür mü dilemeliydim; asansörden çıkmak için iki adım atacak zamana ihtiyaç duyduğumuz için utanç mı duymalıydık veya derhal duruma adapte olarak inmekten vazgeçip gideceği kata kadar kendisine eşlik etmeyi mi akıl etmeliydik... Hala tam bilemiyorum. Kesin olan bir şey var ki bu genç ve asabi hanım, deri yerine 'yapışmaz' türden teflon bir malzeme taşıyor. Yani herhangi bir şekilde hatalı/suçlu/yanlış olması mümkün olmadığı gibi hareket ve davranışları yüzünden sorumluluk hissetmesi, 'pardon' demesi/özür dilemesi falan söz konusu bile edilemez. Aslında bunlardan çok var etrafta. Sanki tepelerinden ışıktan bir halkayla arz-ı endam ediyormuşçasına her türlü suç ve yanlıştan daima muaf; sürekli haklı ve her şekilde çevresinden alacaklı insanlardan bahsediyorum. Bunların yaşadıkları her şey, daima başkalarının suçudur, başlarına bir şey geliyorsa hiçbir katkıları yoktur, daima insanların kötülüğüne, sakarlığına ve ya aptallığına maruz kalıyorlardır vs. Bu tiplerin genelde dört tane temel ve kolay sarsılmaz varsayımları vardır: 1. Eğer bir şey yanlış gittiyse ya da benim istediğim gibi gelişmediyse bu, mutlaka bir başkasının suçudur. 2. Bu kişinin bu sersemliği/beceriksizliği; saygınlığını azaltır, nezaket görme ihtimalini ortadan kaldırır. 3. Dolayısıyla bu tip insanlar görmezlikten gelinmeyi, kötü muamele görmeyi hak ederler. Bunlara isim takmak, alay etmek, had bildirilmek mubahtır. 4. Ve doğal olarak herhangi bir hatayı kabul eder, üzerime alırsam benzer türde kötü muamelelere maruz kalabileceğim için kanımın son damlasına kadar inkar kartını kullanmalıyım... Sınırsız bir sorumsuzluk beyanı içerdiği için bir yanıyla kolay ve rahat gibi gözükse de bana göre bu tip insanlar, kendilerini son derece zor bir hayatın içine hapsediyorlar. Trafikte hep öteki sürücü, iş yerinde daima yöneticisi, evlilikte hep eşleri, annebaba rollerinde söz dinlemeyen ergenler, aile içi ilişkilerde hep akrabalar suçludur. Kötü geribildirim aldıklarında anlaşılmamaktan, kaza yaptıklarında aptal insanlardan, evlilikleri çatırdadığında kötü eşlerden muzdarip olurlar. Bunların yaşam senaryolarına göre eşini döven adam, karısının suçlu olduğundan nasıl eminse çok çalıştığı için kendisine yeterince zaman ayırmayan kocayı boynuzlayan kadın da o kadar haklıdır. İşten atılıyorsa müdürü kendisini rakip görüp korktuğundan kurtulmak istemiştir; terfi edemediyse karakterli davranıp yeterince yalakalık yapmadığındandır... Bu tiplerin işlerine gelmeyen her durum için bir açıklaması vardır; kendilerini ve çevrelerini ikna cümleleri daima hazırdır. Bu cümlelerin tek bir ortak noktası bulunur: Suç hiçbir zaman onlarda değil, hep başkasındadır! Ve maalesef bunlara asansörde, trafikte, toplantıda, ofisinizde, tüm sosyal ortamlarda, kanserde, sinemada, restoranda hayatınızın her yerinde maruz kalabilirsiniz. Asansörde üzerinize çıkan, siz özür beklerken bir de çemkiren biriyle aynı yerde çalışıp haftada 40 saat geçirmek ya da evli olup hayatı paylaşmak zorunda kaldığınızı düşünsenize. Hani derler ya iyi evlilik insanı mutlu, kötüsü filozof yapar diye... Böyle tipler de insanda ya peygamber sabrı geliştirir ya da tez elden katil eder...

Kaynak: İşte İnsan , Link : http://www.isteinsan.com.tr/yazarlar/83468.html

Anahtar Kelimeler:

Yorumlar
Yorumlarınızı yazmak için tıklayın>>
Bu haber için henüz yorum yapılmamış.
Bu Kategorideki Diğer Haberler
İktibas Yazarlar

Namaz Vakitleri
İnsan Kaynakları
Şirket Kültürü
Kişisel Gelişim
Liderlik
İş Yönetimi
En Çok Okunanlar
En Çok Yorumlananlar
Künye | Bize Ulaşın | Gizlilik İlkeleri
Copyright ©2012 yonetimhaber.com | | info@yonetimhaber.com
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz © 2011-2012, Tüm Hakları Saklıdır.