Bugün: 23 Kasım 2024 Cumartesi
Favorilerime Ekle | Künye | Reklam
Ana Sayfa | Kişisel Gelişim
Print Al

Sizin Jenerasyonunuz Hangisi?

7 Mart 2012 Çarşamba::

Her kuşağın kendine has bir zihniyeti ve hayat tarzı vardır; bir önceki ve bir sonraki kuşak onlaran davranışlarını anlamakta zorlanır hatta “garip” bulur.

Yazı Boyutu : A A A A


Her kuşağın kendine has bir zihniyeti ve hayat tarzı vardır; bir önceki ve bir sonraki kuşak onlaran davranışlarını anlamakta zorlanır hatta “garip” bulur. Her kuşak ortak bilinçaltını paylaşır. Bu bilinçaltı öyle bir güce sahiptir ki  o kuşağın hayatı algılayışını, konuştuğu dili, hayatla nasıl mücadele ettiğini belirler.





Benim babam I.Dünya Savaşı'nda doğmuş, gençliği II.Dünya Savaşı'na denk gelmiş bir adamdı. Kıtlık ve yokluk yaşamıştı. Biz de onun her davranışında bunun izlerini görürdük.





İçine doğdukları zamanın özellikleri insanların hayata bakışını belirler.

Sosyal bilimcilerin farklı isimlerle tarif ettiği, kültürel özellikleri bakımından birbirinden farklılaşan sekiz kuşak var. Kuşakların özelliklerini anlatan pek çok değişken var ancak sadece isimlerine bakmak bile bize o kuşakla ilgili bir fikir verebilir:

• Büyük Değişim Kuşağı (The Lost generation):1900-1914 arasında doğanlar

• Umut Kuşağı (The Greatest generation):1914-1924 arasında doğanlar

• Buhran Kuşağı (The Slient Generation):1925-1945 arasında doğanlar

• Bebek Patlaması Kuşağı (Baby Boomers) :1945-1965 arasında doğanlar

• X Kuşağı (Generation X):1965-1977 arasında doğanlar

• Y Kuşağı (Generation Y):1977-1994 arasında doğanlar

• Milenyum Kuşağı (Millenials Generation):1994-2003 arasında doğanlar

• Z Kuşağı (Generation Z):2003 ve sonrası doğanlar

 

İnsan ömrünün uzaması ve hayatın -teknolojik yenilikler nedeniyle- çok hızlı değişmesi aynı zaman diliminde birçok kuşağın birlikte yaşaması gibi yeni bir durum yarattı.





Örneğin bugün artık elli-altmış yaşlarında olan, II. Dünya Savaşı’ndan hemen sonraki "nüfus patlaması" yıllarında doğan "Baby Boomers" Kuşağı (1945-1965) için hayat devam ediyor. Teknolojik yenilikler ve değişen anlayışlar sayesinde bu kuşak hala bugünün dünyasının “aktif oyuncuları” konumunda.





İnsan ömrünün uzaması ve ileri yaştakilerin de sağlıklı bir şekilde “hayatın içinde” olmaları, farklı anlayış ve hayat tarzları olan birçok kuşağı aynı zamanın içinde, ortak yaşam alanlarında barındırıyor. Bugün "bebek patlaması" kuşağıyla Y kuşağı aynı iş yerinde çalışabiliyor hatta evlenebiliyor.

Sosyal bilimcilerin “Kayıp Kuşak” olarak da adlandırdıkları X kuşağı, Y kuşağıyla “aynı zamanın yurttaşları”; ama “farklı dünyaların insanları” olarak birlikte yaşıyorlar. Aslında bu iki kuşak arasında dünyayı sarsan bir savaş, yokluk gibi devasa toplumsal değişimler yok; ama buna rağmen bu iki kuşağın hayata bakışlarında neredeyse hiçbir benzerlik de yok.





Zaman akıyor ve sadece olanaklar değil, anlayışlar, değer yargıları, adetler, öncelikler ve beklentiler de değişiyor. Her kuşak zamanı yakaladığı yerden, fakat “kendi devrinin anlayışıyla” yaşamaya devam ediyor. İhtiyaçlar değişmiyor; ama bu ihtiyaçları kavrama ve tatmin etme yolları kesinlikle farklılaşıyor.





II.Dünya Savaşı sonrası doğan "Bebek Patlaması" kuşağı hem kendi hayatlarını hem de “yeni dünyayı” kurdular. Geleneksel ailelerde yetiştiler. Kendilerinden önceki kuşak, yoksunluklarla boğuşmuş “Savaş ve Buhran Kuşağı"ydı. Bu kuşak son derece “muhafazakâr”, aşırı koruyucu, dertleri hayatta kalmak olan bir kuşaktı.





Onların yetiştirdiği çocuklar olarak Bebek Patlaması Kuşağı insanlarının birincil ödevleri “iyi bir çocuk” olmaktı. Toplum kuralları son derece net, otorite ise sertti.





Onlar dünyanın yeniden kurulmasına tanık olmuş bir kuşak olarak isyankâr ama idealist ruhlu oldular. Otoriteyi zorladılar ama yeni statükolar yaratmaktan da geri kalmadılar. Anne-babaları gibi “sessiz” olmasalar da kendi statükolarına, toplumsal değerlere sadık ve yaşama karşı kanaatkâr oldular. İçlerinden en özgürlükçü ve idealist olanları toplumsal haksızlıklara isyan edip 68 gençlik hareketinin kahramanı oldu. Ancak bu “devrimci” grup bile genelde hayattan beklediğini aldığına inanarak yaşadı.





Bu kuşakla aynı zamanın yurttaşları olan diğer kuşaklar ise tamamen farklı bir hayat anlayışına sahip oldu.

32-45+ yaşlarındaki X kuşağı ya da  “Kayıp Kuşağın” mensupları genellikle çifte gelirli ailelerde, bir önceki kuşağa göre daha iyi ekonomik koşullarda yetiştiler. Onların döneminde savaş yoktu; ama dünya pek de neşeli değildi. Onların zamanında dünya çocuk odaklı değildi. Belki de bu nedenle ebeveynlerine göre daha özgüvenli ve donanımlı yetiştiler. Onlar teknolojiye yatkın, “bilgi çağı” çocukları oldular.

Bugün etrafınızdaki X kuşağı mensuplarına bakarsanız meraklı, mücadeleci ama “şüpheci” bireyler görürsünüz. İş odaklı ve kariyer yapma hırsı olan bu kuşak mensupları üretken ama bir o kadar da yorgunlar.



Peki, bu kuşakla aynı ofisleri paylaşan Y kuşağı mensupları acaba “abi ve ablalarına” ne kadar benziyorlar? Onların izindeler mi, onlara öykünüyor onlardan etkileniyorlar mı?





Hayır, hiç de değil. Bu iki grup, birbirinden çok farklı. Y kuşağı mensupları genelde fazlasıyla özgürlüklerine düşkün, hızlı ve hırslılar. Değişime kolay uyum gösteriyorlar. Son derece  esnekler, aynı anda birçok iş ustalıkla yapabiliyorlar; ama sabırsızlar: Her şeyi “hemen şimdi” istiyorlar.  Dikkatlerini toplamakta zorlanmaları, çabuk dağılmaları ve zamanı iyi yönetememeleri ise en zayıf yönleri. Otoriteye meydan okuyor, sadece ailelerini ya da patronlarını değil yerleşik değerleri de sorguluyorlar. Bir yandan çatışıp diğer yandan onay almak istiyorlar. Onay alamadıklarında ise öfkeleniyorlar. Eleştiriye tahammülleri ise son derece düşük.





Pek çoğu yoksunluk nedir bilmiyor. Sadece özgüvenleri değil, narsist duyguları da baskın. Kendilerini göstermeye meraklılar. Son derece evrenseller. Dünyayı keşfetmek ve sürekli eğlenmek istiyorlar.





Hayatın her alanında farklı kuşaklar sürekli çatışıyor. Kuşaklar arası farklar ve çatışmalar elbette yeni bir olgu değil: Antik Yunan’da bile filozoflar gençlerin ”söz dinlemez” olduklarından yakınıyorlardı.

 

Farklı nesillerin evde, ofiste, sosyal alanlarda hayatı paylaşmaları zorlaşıyor. Baby Boomer’ları kapsayan 1945-1965 kuşağı için hala devlet kavramı millet kavramının üstündedir. Milliyetçilik ya da geleneksellik söz konusu olduğunda bu kuşağın insanlarında katı ve tavizsiz bir düşünce yapısı ortaya çıkar.





X Kuşağı en az "Bebek Patlaması" kuşağı kadar idealisttir. Bu kuşağın mensuplarının da toplumsal sorumluluk duygusu yüksektir. Ancak ülke meselelerinde daha esnek bakış açılarına sahiptirler. Tasarruf alışkanlıkları da farklıdır, mülk edinmek için hayattan vazgeçmeyi düşünmezler.

Y Kuşağı mensupları her iki nesle kıyasla çok daha "faydacı" bir anlayışa sahiptir. Bu kuşağın mensupları “Hemen, şimdi” yaşamak istedikleri için mücadeleleri toplumsal ideallerden çok bireysel niteliktedir. Tüm ülke sorunlarını neredeyse ekonomik boyuta indirgeyen, sınırların ötesindeki dünyalma yarışmak isteyen bir nesildir.





"Bebek Patlaması" kuşağının anne-babaları savaş ve kıtlık yaşamışlardı; görev bilinciyle büyütüldüler.

X Kuşağının ebeveynleri hep işleriyle haşır neşirdiler. X kuşağı mensupları kendi başlarının çaresine bakmak zorunda kaldılar. 

Y kuşağı çok kanallı televizyon, internet ve teknolojik yeniliklerin içine doğdu. Önceki kuşaklar kendilerini yüz yüze iletişimde güvende hissederken Y Kuşağı, sanal dünyanın vatandaşları olarak, gerçek kimliğin yerini “avatarların” aldığı bir dünyanın vatandaşları oldular.

İnsanlık tarihinin, el, göz, kulak senkronizasyonu en yüksek nesli henüz 10 yaşlarını yeni bitirmiş Z kuşağına aittir. Uzmanlar bu kuşağın hayata atıldığı zaman karar vermelerini gerektiren her şeyin sistemler tarafından yapılacağını tahmin ediyorlar. Onları bekleyen dünya hepimizin yaşadığı dünyadan farklı bir dünya olacak.





Her neslin içine doğduğu koşullar ister istemez o neslin hayata bakışını belirler. Bu anlamda her birimiz belki de anne-babalarımızdan daha çok kendi zamanımızın çocuğuyuz.





Anne-babalar çocuklarını kendi değer yargılarıyla yetiştirebilirler; ama onların dünyayı algılayışları, beklentileri ve davranışları kendilerine özgü olacaktır. Bizler nasıl kendi anne-babamız gibi olmadıysak onlar da bizler gibi olmayacaklar.

Her nesil kendi zamanının ruhuyla yoğrulur ve kendi zamanın ruhunu yansıtır.



  

Nasıl herkesin kişilik özelliklerine saygı göstermek zorundaysak kuşak farklılıklarının getirdiği farklı anlayış ve yaşam tarzlarına da saygı göstermemiz gereklidir.





İnsan ömrünün uzadığı ve farklı kuşakların aynı zamanı paylaştığı bir dünyada kuşak farklılığına saygının; farklı ırk, farklı dinlere saygı göstermek kadar önemli olduğunu düşünüyorum.



 


Yorumlar
Yorumlarınızı yazmak için tıklayın>>
Bu haber için henüz yorum yapılmamış.
Bu Kategorideki Diğer Haberler
İktibas Yazarlar

Namaz Vakitleri
İnsan Kaynakları
Şirket Kültürü
Kişisel Gelişim
Liderlik
İş Yönetimi
En Çok Okunanlar
En Çok Yorumlananlar
Künye | Bize Ulaşın | Gizlilik İlkeleri
Copyright ©2012 yonetimhaber.com | | info@yonetimhaber.com
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz © 2011-2012, Tüm Hakları Saklıdır.